4"Ta ki günahlarınızdan bir kısmını mağfiret buyursun ve sizi belli bir süreye kadar geciktirsin. Şüphesiz ki Allah'ın takdir ettiği vakit geldi mi geri bırakılmaz. Keşke bilseydiniz." "Ta ki günahlarınızdan bir kısmını mağfiret buyursun" âyetindeki; Mağfiret buyursun" âyeti emrin cevabı olarak cezmedilmiştir. “...dan bir kısmını" ise zâid bir sıladır. Buna göre âyet; günahlarınızı bağışlasın demek olur. Bu açıklamayı es-Süddî yapmıştır, Bunun zaid olması doğru olamaz da denilmiştir. Çünkü bu edat vacib (gereklilik belirten) ifadelerde fazladan getirilemez. Burada ancak teb'îz (kısmîlik bildirmek) için olabilir. O da günahların bir bölümü demektir. Bu da yaratılmışların haklarına taalluk etmeyen günahlar hakkındadır. (Meal de buna göredir.) Burada cinsin beyanı için kullanıldığı da söylenmiştir. Ancak bu uzak bir ihtimaldir. Çünkü ona uygun bir cinsten daha önceden sözedilmiş değildir. Zeyd b. Eslem ise şöyle demiştir: Âyet: Sizi günahlarınızdan (sıyırıp) çıkarır, demektir. İbn Şecere dedî ki: O, size bağışlansın, diye kendisinden mağfiret dilediğiniz günahlarınızı bağışlar, demektir. "Ve sîzi belli bir süreye kadar geciktirsin" âyeti hakkında İbn Abbâs dedi ki: Ömürlerinizi geriye bıraksın, ertelesin, demektir. Yani yüce Allah, yaratılmalarından önce eğer Îman edecek olurlarsa, ömürlerini bereketli kılacaktır. Îman etmeyecek olurlarsa, azâb dünyada acilen gelip onları bulacaktır, diye hükme bağlamıştır. Mukâtil dedi ki: Ecellerinizin sona ereceği vakte kadar afiyet içerisinde sizi geciktirir. Sizleri kıtlık ve başka hususlarla cezalandırmaz. Buna göre âyetin anlamı şudur: Ecellerinizin geleceği vakte kadar cezalardan ve sıkıntılı hallerden sizi uzak tutar. ez-Zeccâc dedi ki: Yani O, sizi azablan sonraya bırakır ve azap ile kökten imha edilenlerin ölümünden başka bir şekilde ölürsünüz. Buna binaen "belli bir süreye kadar" âyeti sizce bilinen bir süreye kadar, demektir ve sizi ne suda boğarak, ne yakarak, ne de öldürülerek öldürür. Bu açıklamayı el-Ferrâ' zikretmiştir. Birinci görüşe göre ise "belli bir süre"den kasıt, Allah nezdinde bilinen bir süre demekcir. "Şüphesiz ki Allah'ın takdir ettiği vakit geldi mi geri bırakılmaz." Yani ölüm gelecek olursa, ister bir azâb sonucunda gelmiş olsun, ister azabsız gelmiş olsun sonraya bırakılmaz. Yüce Allah'ın eceli kendisine izafe etmesinin sebebi, onu tesbit edenin kendisi oluşundan dolayıdır. Kimi yerde ecel, eceli gelenlere de izafe edilebilir. Yüce Allah'ın: "Ecelleri geldiğinde" (en-Nahl, 16/61) âyetinde olduğu gibi. Çünkü bu onlar için tayin edilmiş bir süredir, Keşke" lâfzı "(ol): Eğer, şayet" anlamındadır ki; eğer bilseniz demektir. el-Hasen dedi ki: Eğer sizler Allah'ın eceli gelip sizi buldu mu asla geriye bırakılmayacağını bilmiş olsaydınız, mutlaka amel edecektiniz, demektir. |
﴾ 4 ﴿