22De ki: "Gerçek şu ki beni (evet) beni Allah'tan asla kimse kurtaramaz ve ben Ondan başka sığınacak kimse de asla bulamam. "De ki: Gerçek şu ki beni (evet) beni Allah'tan asla kimse kurtaramaz." Eğer bana gelen vahyi saklayıp, size açıklamayacak olursam, Allah'ın azabını benden kimse uzaklaştıramaz, demektir. Çünkü onlar kendisine: Sen vahye davet etmeyi bırak, biz seni himaye ederiz, demişlerdi. Ebû'l-Cevzâ'nın, İbn Mes’ûd'dan rivâyetine göre, o şöyle demiştir; Cin gecesi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte gittim. Nihayet o el-Hacûn denilen yere varınca bana bir çizgi çizdi. Sonra onların yanlarına vardı, etrafında kalabalık oluşturup toplandılar! Verdân diye anılan efendileri şöyle dedi: Ben onları senin etrafından uzaklaştırırım. Peygamber şöyle buyurdu; "Gerçek şu ki, beni (evet) beni Allah'tan asla kimse kurtaramaz." el-Maverdi, en-Nuket. VI. 121: Suvûtî. ed-Durru'l-Mensür, VIIJ, 308 Bunu el-Mâverdî zikretmektedir. (el-Maverdi) dedi ki: Bunun iki anlama gelme ihtimali vardır. Birincisine göre: Allah, beni himaye ettikten sonra, hiç kimse beni himaye edemez. İkinci anlamı ise: Allah'ın benim hakkımda takdir ettiği şeylere karşı kimse beni koruyamaz. "Ve ben O'ndan başka sığınacak kimse de asla bulamam." Buradaki: Sığınacak kimse, sığınak" kelimesini Katade: Kendisine sığınacağım bir sığınak, diye açıklamıştır. Yine ondan gelen bir rivâyete göre o, bunu dost ve yardımcı diye açıklamıştır. es-Süddi: Korunak diye, el-Kelbî; Yeryüzünde serap gibi kendisine gireceğim (ve sığınacağım) yer, diye açıklamıştır. O'nun dışında bir veli (dost ve yardımcı) ve bir mevlâ (bulamam) diye de açıklanmıştır. Gidecek yer ve izleyeceğim bir yer, diye de açıklanmıştır. Bunu da İbn Şecere nakletmiştir, anlamlar bir(birine yakın)dir. Şairin şu beyitinde de bu anlamda kullanılmıştır; "Ah benim canım ki, ahin bana hiçbir faydası yoktur, Ve esasen Allah'ın hükmünden ebediyyen kurtuluş (bir sığınak) bulunamaz." |
﴾ 22 ﴿