23"Ancak Allah'tan gelenleri ve O'nun gönderdiklerini tebliğ etmek (imkânına sahibim). Kim Allah'a ve Rasûlüne isyan ederse, hiç şüphesiz onun için cehennem ateşi vardır. Onlar orada ebediyyen kalacaklardır." "Ancak Allah'tan gelenleri ve O'nun gönderdiklerini tebliğ etmektir," Yalnız bunda eman ve kurtuluş vardır. Bu açıklamayı el-Hasen yapmıştır. Katade de şöyle demiştir: "Ancak Allah'tan gelenleri tebliğdir." İşte benim Allah'ın bana vereceği başarı sayesinde yapabileceğim sadece budur. Küfür ve îmana gelince, ben bunlara sahip değilim. Bu açıklamaya göre âyet, yüce Allah'ın: "De ki: Şüphesiz ben size bir zarar verme imkânına da, bir kayır verme imkânına da sahib değilim" (21. âyet) âyeti ile alakalıdır. Yani ben size tebliğde bulunmaktan başkasını yapamam. Bunun daha önce geçen yüce Allah'ın: "Şüphesiz ben size bir zarar verme imkânına da, bir hayır verme imkânına da sahib değilim" (21. âyet) âyetinden munkatı' bir istisna olduğu da söylenmiştir. Yani benim elimde olan sadece size tebliğ etmektir. Bu da: Ancak ben size benimle gönderileni tebliğ edebilirim, demektir. Bu açıklamayı el-Ferrâ' yapmıştır. ez-Zeccâc ise şöyle demektedir: Bu yüce Allah'ın: "Sığınacak kimse" âyetinden bedel olarak nasbedilmiştir. Bu da şu demektir: Ve ben ondan başka sığınacak kimse asla bulamam. Ancak Allah'tan bana gelenleri ve O'nun mesajlarını size tebliğ edebilirim. Yani benim elimde olan, bana tebliğ etmemi emrettiği, O'ndan gelenleri size tebliğ etmekten ibarettir. Yahutta: Ben , sadece Allah'tan gelenleri tebliğ eder ve gelenler gereğince amel ederim. Böylelikle başkasına emrettiklerimle, kendimi de yükümlü tutarım, Bunun mastar (mef'ûl-i mutlak) olduğu da söylenmiştir, ise olumsuzluk edatı anlamındadır, de şart edatıdır. Ben O'ndan başka sığınacak kimse de asla bulamam" demektir. Yani: Eğer ken Rabbimin risaletlerini gereği gibi tebliğ etmeyecek olursam (O'ndan başka sığınacak kimse bulamam)" demek olur). "Kim Allah'a ve Rasulüne" tevhid ve ibadet hususunda "İsyan ederse, hiç şüphesiz onun için cehennem ateşi vardır" âyetindeki: Hiç şüphesiz" lâfzının hemzesinin kesreli gelmesi ceza (yani şart cümlesinin cevabının) başına gelen "fe"den sonrasının ibtidâ konumunda oluşundan dolayıdır. (İbtidâ halinde ise "elif nun"un hemzesi kesreli okunur.) Daha önceden geçmiş bulunmaktadır. "Onlar, orada ebediyyen kalacaklardır" âyetindeki: Kalıcılar olarak" lâfzı hal olarak nasbedilmiştir. Çoğul olarak gelmesi ise bu şekilde hareket eden herkesin bu durumda olacağından dolayıdır. O bakımdan (fiilin) ilkin tekil olarak gelmesi: Kim" lâfzından dolayıdır. Daha sonra da manadan ötürü "ebediyyen kalıcılar" lâfzı çoğul olarak gelmiştir. "Ebediyyen" kelimesi burada "isyan"dan kastın şirk olduğunu göstermektedir. Şirkin dışındaki masiyetler diye de açıklanmıştır. O durumda: "Onlar orada ebediyyen kalacaklardır" âyetinin anlamı şu olur: Affedilmeleri yahut şefaate nail olmaları hali müstesna. Dünyadan îman ile çıkmaları takdirinde ise affedilecekleri muhakkaktır. Bu anlamdaki açıklamalar, daha önceden en-Nisâ Sûresi'nde (4/93. âyet, 7. başlıkta) ve başka yerlerde yeteri kadarıyla geçmiş bulunmaktadır. |
﴾ 23 ﴿