9Göz kamaştığı, ay tutulduğu, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman; "Göz kamaştığı" âyetindeki: Kamaştı" lâfzını Nâfî ve Âsım'dan rivâyetle Ebân, "re" harfini üstün olarak okumuşlardır. İleri derecede İrileşmiş olacağından, insanın gözü kamaşmış olacak ve o gözün kırpıldığı görülmeyecektir, demektir. Mücahid ve başkaları, bu durum ölüm halindedir, demişlerdir. el-Hasen ise bu, kıyâmet gününde olacaktır, demiştir. Ayrıca o şöyle der: Bu âyette insanın hakkında soru sorduğu hususun cevabını ihtiva eden bir mana vardır. "Göz kamaştığı, ay tutulduğu... zaman" işte o gün, kıyâmet günüdür, denilmiş gibidir. Diğerleri, bu lâfzı "re" harfi kesreli olarak okumuşlardır. Şaşkınlığa düşüp, gözünü kırpmadı, demektir. Bu açıklamayı Ebû Amr, ez-Zeccâc ve başkaları yapmışlardır. Şair Zu'r-Rimme şöyle demiştir: "Eğer Lukman-ı Hakîme, onan gözlerine Meyye Yüzünü açmış olarak görünecek olsaydı, gözlerini iri iri açar, gözünü kırpmazdı." el-Ferrâ' ile el-Halil "re" harfi kesreli olarak; "korktu, dehşete düştü, hayret etti" demektir, demişlerdir. Araplar da dehşete düşüp, hayret etmiş insan hakkında: derler. Bu durumda olan kimseye de; derler. el-Ferrâ' şu beyiti zikreder: "Sen kendi nefsin için ağıt yak, benim için değil Yaraları tedavi et de hayret ve dehşete düşme!" Yani; aldığın yaraların fazlalığından dolayı korkma. (Mazisinin "re" harfi) üstün olarak: Gözlerini açtı ve irileştirdi' demektir. Bu açıklamayı Ebû Ubeyde yapmış olup, el-Küllâbî'nin de şu beyitini zikretmektedir; "İbn Umeyr umutla bana geldiği vakit Ben ona kırmızıya çalan beyaz tüylü develer verdim de gözlerini iri iri açtı." "Re" harfi hem kesreli hem üstünlü söylenişinin anlamdaki iki ayrı söyleyiş olduğu da söylenmiştir. "Ay tutulduğu" yani ışığı gittiği zaman ... Dünyada ay tutulursa, daha sonra yine ışığına kavuşur, Âhirette ise böyle değildir. Işığı bir daha geri gelmeyecektir. Âyetin, ay kaybolduğu zaman... anlamına gelme ihtimali de vardır. Nitekim yüce Allah'ın -aynı kökten gelen fiilin kullanıldığı-: "Biz onu da, evini de yere geçirdik (yerde kaybettik)" (el-Kasas, 28/81) âyetinde de bu anlamda kullanılmıştır. İbn Ebi İshak, Îsa ve el-A'rec "hı" harfi ötreli, "sin" harfi de kesreti olarak; diye okumuşlardır. Buna da yüce Allah'ın: "Güneş ve ay bir araya getirildiği zaman" âyeti delil teşkil etmektedir. Ebû Hatim Muhammed b. İdris dedi ki: Ay'ın bir kısmı kaybolduğu zaman küs Cif (kısmî ay tutulması), tamamı gittiği zaman husuf (tam ay tutulması) denilir. "Güneş ve ay biraraya getirildiği zaman" ışıklarının söndürülmesi hususunda ikisi de aynı özellikte olduğu zaman, demektir. Ay'ın tutulmasından sonra ışığı kalmadığı gibi, güneşin de ışığı olmayacaktır. Bu açıklamayı el-Ferrâ' ve ez-Zeccâc yapmıştır. el-Ferrâ' dedi ki: Burada: Biraraya getirildi" denilmeyip (sonuna "te" harfi getirilmemesi) anlamın: İkisini biraraya getirdi" şeklinde oluşundan dolayıdır. Ebû Ubeyde ise: Bu müzekkerin tağlib edilmesi dolayısıyla böyle gelmiştir, demektedir. el-Kisaî ise: Manaya hamledildiği için böyle gelmiştir. Sanki: "İki ışık (söndürüldü)" buyurmuş gibidir. el-Müberred de: Müenneslîk hakiki değildir (onun için sonuna "te" getirilmemiştir), demiştir. İbn Abbâs ve İbn Mes’ûd dedi ki: İkisi biraraya getirilmiş olacaktır. Her ikisi de batıdan kararmış, ışıkları alınmış, aydınlıkları gitmiş, kesilmeye hazır iki öküz gibi birbirine bağlanmış halde biraraya getirilmiş olacaklardır, demektir. Bu anlamdaki açıklamalar el-En'âm Sûresi'nin sonlarında (6/158. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Abdullah (b. Mesud)'ın kıraatinde "Güneş ile ay ikisi biraraya getirildiği zaman" şeklindedir. Atâ b. Yesar dedi ki; Kıyâmet gününde ikisi de bir araya getirilecek, sonra da denize atılacaklardır ve her ikisi Allah'ın büyük ateşi olacaklardır. Ali ve İbn Abbâs dedi ki: Her ikisi de perdelerin nuru içerisinde bırakılacaklardır. Cehennem ateşinde de biraraya getirilecekleri ihtimali vardır. Çünkü her ikisine de Allah'ın dışında ibadet edilmiştir. Ateş onlar için azâb olmayacaktır. Çünkü her ikisi de cansızdır. Ancak onlara bu şekilde muamele edilmesi kâfirlerin azarlanması ve hasretlerinin daha da ileriye gitmesi için olacaktır. Ebû Davud et-Tayalisi'nin Müsned'inde, Yezid er-Rukaşi'den, onun Enes b. Malik'ten, Enesin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a dayandırarak (ref ettiği) rivâyetine göre Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki güneş ve ay cehennem ateşinde kesilmek için bir ayakları kesilmiş, kötürüm iki öküz gibi olacaklardır." Tayâlisî, Müsned, I, 281; Ebû Ya'lî, Müsned, VII, 148 Bu biraraya gelişin birbirlerinden ayrılmamak üzere biraraya getirilmeleri, insanlara oldukça yakınlaştırılmalan ve aşırı sıcaktan dolayı insanların terlemeleri anlamına geldiği de söylenmiştir. Sanki her ikisinin sıcaklığı da insanların üzerine toplanacakmış gibi bir mana vardır. Güneş ve ay biraraya getirilecek ve artık gece ile gündüzün ardı arkasına gelmesi sözkonusu olmayacaktır; diye de açıklanmıştır. |
﴾ 9 ﴿