5

Şüphesiz ki İyiler, kâfur karıştırılmış bir kâseden içerler.

"Şüphesiz ki iyiler... bir kaseden İçerler" âyetindeki:

“İyiler": Sıdk ehli olan kimselerdir ki; tekili ...diye gelir. Bu da yüce Allah'ın emrine uyan kimseye denir. 'in "muvahhid kimse" anlamında olduğu 'in de 'in çoğulu olduğu söylenmiştir. Şahit" kelimesinin çoğulunun diye gelmesi gibi. Bunun 'in çoğulu olduğu da söylenmiştir. Irmak'ın çoğulunun: diye gelmesi gibi es-Sıkah'lz işe şöyle denilmektedir. 'in çoğulu, ...diye gelir, 'in çoğulu ise şeklinde gelir, Filan kişi yaratıcısına itaat eder", Ana evladına karşı şefkatli ve merhametlidir" demektir.

İbn Ömer, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan şöyle dediğini rivâyet etmektedir: "Şanı yüce Allah'ın onlara "ebrar (iyiler)" ismini vermesi onların hem babalarına, hem oğullarına iyi davranmalarından dolayıdır, Senin babanın senin üzerinde bir hakkı olduğu gibi, evladının da senin üzerinde bir hakkı vardır." Buhârî, el-Edebu'l-Müfred, s. 47.

el-Hasen dedi ki: "Zürriyetinden gelenlere (küçüklerine) eziyet vermeyen kimse" demektir, Katade dedi ki; İyiler Allah'ın hakkını ve adakları eksiksiz yerine getirenlerdir. Hadiste de: "Ebrar (iyiler) hiç kimseye eziyet vermeyen kimselerdir" denilmektedir.

"Kâfur karıştırılmış bir kaseden içerler." Kase içinde şarab (içki) bulunan kab demektir. İbn Abbâs dedi ki: Bununla şarabı kastetmektedir. Sözlükte ke's (kase) içinde garab bulunan kaba denilir. Eğer içinde şarab bulunmuyor ise ona kase denilmez. Amr b. Külsum dedi ki:

"Ey Um Amr, kase (içi şarab dolu bardak) sağdan geliyorken

Sen onu bizden öbür tarafa çevirdin."

el-Esmaî dedi ki: (Şairin beyitte kullandığı fiil kullanılarak): Hediyeyi ya da iyilik kabilinden olan bir şeyi bizden alıkoydun, koyuyorsun, alıkoymak" denilir. Bu açıklamayı el-Cevherî yapmıştır.

"Karıştırılmış" yani katılmış, eklenmiş demektir. Hassan dedi ki:

"Sanki (Ürdün'de şarabıyla meşhur) Beyt-u Ra's'den bir şarab gibi

Onun katkısı ise bal ve sudur."

Kişinin bedeninde "mizaç" olarak (karışık olarak) bulunan safra, sevda, sıcaklık ve soğukluktan ibaret olan bedenin mizacı (bedenin tabiatında bulunan karışımlar) da buradan gelmektedir. Eski tıp ve tabiat bilginlerine göre bedeni oluşturan asitli karışımlar (ShliiOı anlatmak için kullanılan terimlerdir. Uk. M. Ali er-Tehânevî, Keşşûfu Istdâhâti'l-Fünûn, (Kalkütta 1862 baskısından tıpkı hasım: İstanbul 1404/1984), hararet (Sıcaklık): I, 292, Soğuk ,.rr,hetl: I. 530 vci.; Sevda 1, 647; Safra II, H39.

"Kâfur" hakkında, İbn Abbâs şöyle demiştir: Bu, cennetteki bir pınarın adıdır. Ona "aynu'l-kâfûr: kâfur pınarı" denilir. Yani o içkiye, kâfur ismi verilen bu pınarın suyundan da katılır. Said, Katade'den şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Bu şarab onlara kâfur ile karıştırılır ve misk ile mühürlenir. Mücahid de böyle demiştir, İkrime ise:

"Karışımı" onun tadı demektir, diye açıklamıştır.

"Kâfûr"un onun kokusunda olduğu, tadında olmadığı da söylenmiştir.

"Kâfûr"dan maksat, onun beyazlığı, hoş kokusu ve serinliğidir. Çünkü kâfur içilmez diye de açıklanmıştır. Bu da yüce Allah'ın:

"Nihayet onu bir ateş haline getirince" (el-Kehf, 18/96) âyetindeki "ateş" lâfzının "ateş gibi" anlamına gelmesine benzemektedir.

İbn Keysan dedi ki: O, içecek misk, kâfur ve zencebil ile daha da lezzetli bir hale getirilecektir. Mukâtil de: Buradaki kâfur, dünyadaki kâfur değildir; fakat yüce Allah nezdinde bulunan şeylere, kalpler bunları anlayabilsin diye sizin nezdinizdeki isimler ile ad vermiştir.

Allah'ın:

“Karıştırılmış" âyetindeki; fazladan gelmiştir. Bu: Kâfur karıştırılmış bir kaseden ..." demektir.

5 ﴿