10

"Biz, sahiden biz mi tekrar hayata döndürüleceğiz?" derler.

"Biz, sahiden biz mi tekrar hayata döndürüleceğiz? derler." Yani öldükten sonra dirilmeyi yalanlayıp, inkâr eden bu kimselere, sizler öldükten sonra diriltileceksiniz, denildiğinde inkâr ve hayret ile: Biz, öldükten sonra tekrar işin başına döndürülecek ve ölümden önceki halimiz gibi yeniden diriltilmiş mi olacağız? derler. Bu da onların söyleyecekleri belirtilen:

"... Biz mi yeniden yaratılıp, diriltileceğiz?" (el-İsrâ, 17/49) âyetine benzemektedir. denilir ki "geldiği yere geri döndü" demektir. Bu açıklamayı Katade yapmıştır.

İbnu'l-A'râbî de şu beyiti zikretmektedir:

"Benim saçlarım dökülüp, ağardıktan sonra mı eski halime döneyim?

Böyle bir beyinsizlikten ve utançtan Allah'a sığınırım."

Şair şunu demek istiyor: Ben, saçlarım ağırdıktan ve döküldükten sonra, o gençlik dönemlerindeki kadınlar hakkında söylenmiş gazellere ve onlara meyletme haline mi geri dönecekmişim?

"Geldiği yola geri döndü" denilir. Arapların bir meselinde de; denilir ki; Yakub bunu "tenkit ilk söylenen söz ile birlikte getir" diye açıklamıştır. O kimseler, daha önceden ilk karşılaştıkları yerde birbirleriyle çarpıştılar" denilir. lâfzının, "dünya" anlamında olduğu da söylenmiştir. Bizler, tekrar dünyaya geri döndürülecek, önceden olduğu gibi hayat mı bulacağız? demek olur. Şair de şöyle demiştir:

"Bilin ki sizi unutmamaya yemin ettim ben,

Tekrar insanlar dünyaya geri döndürülmedikçe."

Bu lâfzın, insanların kabirlerinin kendisinde kazıldığı yer anlamında olduğu da söylenmiştir. Buna göre bu lâfız: Kazılmış olan" anlamindadır. el-Hâfira, kip olarak ism-i fail (ve "kazıyıcı" demek) olmakla birlikte, ism-i mefûl anlamındadır. Benzer olarak göslerilen ayet-s kerimelerdeki "dâfik" ve "ralliye" lâfızları da aynı durumdadır. Nitekim yüce Allah'ın:

"Atılıp, dökülen bir sudan" (et-Tarık, 86/6) âyeti ile:

"Hoşnud olan bir yaşayış" (el-Karia. 101/7) âyetleri de bu türdendir. Yani bizler, kabirlerimize diri olarak mı geri döndürüleceğiz? Bu açıklamayı Mücahid, el-Halil ve el-Ferrâ' yapmıştır.

Yeryüzüne "el-hâfira" adının veriliş sebebinin "el-havâfir" (diye bilinen tırnaklıların) karargahı oluşundan dolayıdır. Tıpkı (ayak demek olan) "kadein"in, -yerin üzerinde olduğu için "arz" diye adlandırılması gibi. Bizler, ölümden sonra tekrar dünyaya geri dönüp ayaklarımız üzerinde, orada yürüyecek miyiz, demek olur.

İbn Zeyd: el-Hâfira cehennem ateşi demektir, demiş ve:

"Böyle ise bu ziyanlı bir dönüştür" âyetini okumuştur.

Mukâtil ve Zeyd b. Eslem de şöyle demişlerdir: Bu cehennem ateşinin isimlerindendir. İbn Abbâs dedi ki: el-Hâfira Arap dilinde 'dünya" demektir.

Ebû Hayve bu kelimeyi "elif'siz olarak diye 'ın medsizi olarak okumuştur. Bu şeklin, barındırdığı ölülerin cesetleri dolayısı ile kokuşmuş yer, anlamında olduğu söylenmiştir ki; bu da Arapların içten ve dıştan kir tabakası oluşmuş bir kimsenin dişleri hakkında kullanılan; tabirinden gelmektedir. Nitekim kökleri bozulmuş olan dişler hakkında kullanılan: Diş köklerinde çürüme vardır, çürümüştür, çürümektedir" denilir. Tıpkı gibidir. Esedoğulları da harekeli olarak; derler. Mazi fiil olarak: diye kullanırlar. Yoruldu, yorulmak" gibi. Ancak bu, iki söyleyişin kötü olanıdır. Bu açıklamayı (el-Cevherî) es-Sıkak'ta yapmıştır.

10 ﴿