11"Çürümüş, dağılmış kemikler olduktan sonra mı?" "Çürümüş, dağılmış kemikler" çürüyüp gitmiş ve darmadağın olmuş kemikler "olduktan sonra mı?" Kemik çürüyüp, dağıldı" denilir. Çürüyüş, dağılmış kemikler" denilir. Medineli, Mekkeli, Şamlı ve Basralıların çoğunluğu da böyle okumuştur. Ebû Ubeyd de bunu tercih etmiştir. Çünkü bizler "kemîkler"in sözkonusu edildiği nakledilen rivâyetlere baktığımızda bunlarda bu lâfzın "elifsiz olarak kullanıldığını ve "elif"li olarak kullanılmadığını tesbit etmiş bulunuyoruz. Ebû Amr ile oğlu Abdullah, İbn Abbâs, İbn Mes’ûd, İbn ez-Zübeyr, Hamza, el-Kisâi ve Ebû Bekr ise "elifli olarak; diye okumuşlardır. el-Ferrâ', et-Taberi, Ebû Muâz en-Nahvî -âyet sonlarına uygunluğu dolayısıyla- bu okuyuşu tercih etmişlerdir. es-Sıhah'da şöyle denilmektedir: diye nitelendirilen kemikler, içine rüzgarın girip, sonra da çıktığı ve çıkarken de ses verdiği kemiklerdir. Orada hiçbir kimse yoktur" denilir. Bu açıklamayı Yakub, el-Bâhilî'den nakletmiştir. Ebû Amr b. el-Alâ dedi ki: Henüz çürümemiş ancak mutlaka çürüyecek olan kemikler" demektir. İçi boşaltılmış" anlamındadır. Bunların aynı anlamda iki ayrı söyleyiş oldukları da söylenmiştir. Nitekim Araplar: O şeyin içi boşaldı" derler. "Onun içi boştur anlamında da; ile derler. Tıpkı: Tamah etti" deyip ile 'in "o tamahkârdır" anlamında olması ile; ve 'in "sakınan, tedbirli olan" anlamında ile "cimri" anlamında, ile 'in: "geniş, rahat" anlamında olması gibi. Şair de şöyle demiştir: "Daha önce iri yarı olan yaşlı bir kimse orada Çürümüş bacakları üzerinde yürümeye başlar." Bazı açıklamalarda "elif'li: Çürümüş" İçinden rüzgarın geçtiği" anlamında -birincisinin tam aksine- olduğu da belirtilmektedir. Şair şöyle demiştir: "Artık ben çürümüş kemikler haline geldikten sonra..." Kimileri de şöyle demiştir: "Elif'li olarak: Etrafı yenilmiş (çürümüş) ve ortası kalmış olan kemikler"; Büsbütün telef olup gitmiş olanlar" demektir. Mücahid dedi ki: "Elif'siz Un ufak hale gelmiş" anlamındadır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmakladır: "Bir yığın kemik ve ufalanmış toprak..." (el-İsra, 17/49) diye buyurmaktadır. "Nun" harfi ötreli olarak; Rüzgarın şiddetle esmesi" demektir. Yine hem bu şekli, hem de hümeze gibi "atın, eşeğin ve domuzun burnunun ön tarafı" demektir. Burnu kırıldı" anlamındadır. |
﴾ 11 ﴿