7

O su, omurga ile göğüs kemikleri arasından çıkar.

"O su, omurga" yani sırt

"ile göğüs kemikleri arasından çıkar."

"Omurga" lâfzı dört şekilde kullanılır. “Sulb” ile “Sulub” şekillerinin her ikisi de kıraatte okunmuştur. Üçüncü şekil "lam" harfi üstün olarak; "Salebe" şeklinde, dördüncüsü ise "kaaleb" vezninde; "Saalebe" şeklindedir, el-Abbas'ın şu mısraında da bu şekilde kullanılmıştır:

"Sen bir omurgadan (sulbden) rahime taşınıyordun."

"Göğüs kemikleri" anlamındaki “Et-terâib”in tekili “Teribetun” şeklinde gelir. Bu da göğüse gerdanlık takılan yeri ifade eder. Şair şöyle demiştir:

"Zayıf ve göbeksiz, beyaz tenli, göbeği sarkmamış,

Gerdanlığı ise ayna gibi parlak ve düzdür."

"Omurga" ile erkekten, gelen,

"göğüs kemikleri" ile de kadından gelen kast edilmiştir. İbn Abbâs dedi ki:

"Göğüs kemikleri" gerdanlığın yeridir. Yine ondan, memeleri arasındaki yerdir, dediği nakledilmiştir. İkrime de böyle demiştir. Yine ondan rivâyet edildiğine göre

"kadının teraibi" (mealde; göğüs kemikleri) elleri, ayakları ve gözleridir. ed-Dahhak da böyle demiştir. Said b. Cübeyr: Gerdandır, demiştir. Mücahid omuzlar ile göğüs arasındaki yerdir demiştir. Yine ondan göğüstür, diye açıkladığı rivâyet edildiği gibi köprücük kemikleri olduğunu söylediği de nakledilmiştir.

İbn Cübeyr'in İbn Abbâs'tan naklettiğine göre

"göğüs kemikleri" bu taraftan dört kaburga kemiğidir demiştir. ez-Zeccâc'ın naklettiğine göre, göğüs kemikleri göğsün sağ tarafından dört kaburga kemiği, sol tarafından da dört kaburga kemiğidir. Mamer b. Ebi Habibe el-Medenî de şöyle demiştir: "Göğüs kemikleri" kalbin özüdür, çocuk da ondan meydana gelir. Arapça'da meşhur olan ise, bunların göğüs kemikleri ile göğsün boğaza yakın kemikleri olduğudur. Dureyd b. es-Simme şöyle demiştir:

"Eğer geri döner kaçarsanız, peşinize takılır sizlerin sırtına bineriz

Şayet üzerimize gelirseniz, bu sefer göğüslerinize bineriz."

Bir başka şair de şöyle demiştir:

"Sanki gerdanından görünen göğüs kemikleri bir elde bulunan ve uzun süre yanıp sönmeyen

Arabistan kirazı ağacından alev alev parlayan kor ateşmiş gibi göründü."

Bir başka şair de şöyle demektedir:

"Ve zaferan göğüs kemikleri üzerindedir,

Gerdanı ve göğsünün üst tarafı onunla dolup taşmıştır."

İkrime'den "göğüs kemikleri"nin göğüs olduğunu söylediği nakledilmiş. Semra da şu mısraı zikretmiştir:

"Onun göğüs (kemik)leri üzerinde inciden dizilmiş bir gerdanlık vardır."

Zu'r-Rimme de şöyle demiştir;

"Hür göğüsler üzerinden gömleklerini yırttılar."

Burada (mısranın ilk kelimesi) "hı" harfi ile "Sarahne" diye de rivâyet edilir ki; bu da "attılar" anlamındadır.

es-Sıhah’ta "teribetun" lâfzı "terâib"in tekili olup bu da köprücük kemiği ile göğüs arasında bulunan göğüs kemikleridir, denilmektedir.

Şair şöyle demiştir;

"İki memesi göğüs kemikleri üzerine yükseldi."

El-Mûsakkib el-Abdi de şöyle demiştir:

"Ve göğüs kemiği üzerinde parıldayan altın,

Kırışıklığı bulunmayan fildişi rengi gibi."

el-Cevherî'den başkaları da şöyle demiştir: Erkek için: “Eş-şedvetu” kadın için "meme" gibidir. el-Asmai: Memenin yuvasıdır demiştir. İbnu's-Sikkît: Memenin etrafında bulunan ettir, diye açıklamıştır. İlk harfini ötreli söylersek hemzeli kullanırız, üstün söylersek hemzesiz kullanırız.

Tefsir'de şöyle denilmektedir: Erkeğin omurgasından çıkan sudan kemikler ve sinirler yaratılır. Kadının göğüs kemikleri arasından çıkan sudan da et ve kan yaratılır. Bu açıklamayı el-A'meş yapmıştır. Daha önce bu Al-i İmrân sûresinin baş taraflarında (3/6. âyet, 1. başlıkla) Peygamber efendimize merfû' bir rivâyet olarak da geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah'a hamdolsun. el-Hucurat Süresi'nde de:

"Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık" (el-Hucurat, 49/13) diye buyurulmaktadır. (Bu hususa dair açıklamalar) önceden (el-Hucurat, 49/13. âyet, 5. başlıkta) geçmiş bulunmakladır.

Denildiğine göre; erkeğin suyu beyinden iner, sonra hayalarda bir araya gelir. Bu yüce Allah'ın:

"Omurga... arasından çıkar" âyeti ile çelişmemektedir. Çünkü eğer beyinden iniyorsa elbette omurga ile göğüs kemikleri arasından geçer,

Katade dedi ki: Yani (o su) erkeğin omurgasından ve kadının göğüs kemiklerinden çıkar,

el-Ferrâ'dan nakledildiğine göre; arablardan bu kabilden ifadeler nakledilir. Buna göre;

"omurga... arasından" lâfzı

"omurgadan" demek olur.

el-Hasen dedi ki: Yani o su, erkeğin omurgasından ve yine erkeğin göğüs kemiklerinden, kadının da omurgasından ve yine kadının göğüs kemiklerinden çıkar. Diğer taraftan biz şunu biliyoruz ki; nutfe bedenin bütün cüzlerindendir. Bundan dolayı kişi anne babasına çokça benzer. Meninin çıkışından dolayı, bedenin tümünün yıkanmasındaki hikmet de işte budur. Aynı şekilde çokça cima' eden bir kimse sırtında ve omurgasında ağrılar bulur. Bunun sebebi ise, daha önce onun sulbünde bulunan suyun boşalmasından başka bir şey değildir.

İsmail, Mekkelilerden

"omurga" anlamındaki lâfzı "lam" harfini ötreli olarak; “Sulub” diye okuduklarını rivâyet etmiştir. Bu okuyuş aynı şekilde Îsa es-Sakafî'den de rivâyet edilmiştir. el-Mehdevî bunu nakletmiş olup şöyle demiştir: Meninin erkeğin omurgası ile göğüs kemiklerinden çıktığını kabul edenlere göre

"çıkar" lâfzındakİ zamir suya racidir. Erkeğin omurgası ile kadının göğüs kemikleri arasında çıktığını kabul edenlere göre ise, zamir insana ait olur.

Bu kelime "sad" ve "lam" harfleri üstün olarak; “Saleb” diye de okunmuştur Bu lâfzın (önceden geçtiği üzere); “Sulb, sulub, salebe,saalebe” şeklinde döıt ayrı söyleyişi vardır. el-Accac dedi ki:

"Yüklü bulut gibi bir omurgadan..."

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın öğülmesi sadedinde de şöyle denilmiştir:

"Bir sulbden (omurgadan) rahime taşınırdın."

Bu husustaki beyitler meşhur olup bilinmektedir.

7 ﴿