3

Amel etmişler, yorulmuşlardır.

Daha sonra yüce Allah, şöyle buyurmaktadır:

"Amel etmişler, yorulmuşlardır." Bu dünyada olanı bildirmektedir. Çünkü âhiret, amel yurdu değildir. O halde mana şöyledir: Yüzler vardır ki, dünya hayatında amel etmiş ve yorulmuşlardır, âhirette ise bunlar

"korkulu ve zelildir."

Dilciler şöyle demişlerdir: Bir kimse, eğer kesintisiz olarak yürüyüp devam edecek olursa: "Kad amile, ya’melu, amelen" "Amel etti, eder, amel etmek" diye ondan sözedilir. Bulut için; sürekli şimşek çakar durursa, yine (aynı fiil kullanılarak): "Amel etti, eder" denilir. "Zâ sehâb amile" "Bu çokça amel eden (çokça şimşek çakan) bir buluttur" denilir. Şair el-Hüzelî de şöyle demiştir:

"Nihayet gecenin bir vaktinde cılız bir şimşek onları önüne katıp sürükleyecek olursa,

O susamış inekler (şimşeğin olduğu yere) yürüyerek geceyi geçirirler

ve (o şimşek) gece boyunca da uyumaz, (durmaksızın çakar.)"

"Yorulmuşlardır", yorgun argın düşmüşlerdir, demektir. Bir kimse yorgun argın düştüğü zaman: "Nasibe, yensibu, nasaben" "Yoruldu, yorulur" denilir. Mastarı "Nasuben" diye de gelir. Bir kimseyi bir başkası yoracak olursa; "Ensabehu" "Onu yordu" denilir.

ed-Dahhâk'ın rivâyetine göre, İbn Abbâs şöyle demiştir: Bunlar dünya hayatında yüce Allah'a isyan etmek ve küfre sapmak hususunda kendilerini yoran kimselerdir. Puta tapanlar, kitab ehlinden olan ruhban ve benzeri kâfirler bunlara örnektir. Yüce Allah bunların, -kendisi için ihlâs ile yapılmış olanı müstesna- amellerini kabul etmeyecektir,

Said'in rivâyetine göre; Katade,

"amel etmişler, yorulmuşlardır" âyeti hakkında şöyle demektedir: Bunlar dünya hayatındayken yüce Allah'a itaat etmeyi büyüklüklerine yedirmedikleri için yüce Allah, ateşte ağır zincirleri sürüklemek, bukağıları taşımak, süresi ellibin yıl kadar olan bir günde Arasat denilen mevkide çıplak ve ayakkabısız olarak durmak sureti ile amel ettirmiş ve yormuş olacaktır.

el-Hasen ve Said b. Cübeyr şöyle demişlerdir: Dünyada iken bunlar, Allah için amel etmemişler, Onun için yorulmamışlardır. Bu bakımdan onları cehennemde amel ettirmiş ve yormuş olacaktır.

el-Kelbi dedi ki: Bunlar cehennem ateşinde yüzleri üzerinde (yüzüstü) çekileceklerdir. Yine ondan ve başkasından nakledildiğine göre onlar, cehennemde demirden bir dağı tırmanmakla yükümlü kılınacak ve en ileri derecede bu uğurda yorulacaklardır. Bu ise onların zincirlere, bukağılara vurulmuş olmaları, develerin çamurda battıkları gibi ateşe dalmaları, ateşten yüksek tepelere yükselmeleri, yine ateşten aşağı vadilere düşmeleri ve buna benzer ateşteki daha başka azaplara duçar olmalarıyla olacaktır. İbn Abbâs da böyle demiştir.

"Yorulmuşlardır" anlamındaki âyeti İbn Muhaysın, Îsa ve Humeyd hal olarak nasb ile; "Nâsibetu" "Yorulmuş oldukları halde..." diye okumuşlardır ki; bu kıraati aynı zamanda Ubeyd, Şibl'den, o da İbn Kesîr'den rivâyet etmiştir. Bunun onların yerilmesi maksadıyla nasb ile okunduğu da söylenmiştir. Diğerleri ise ya sıfat olarak yahutta bir mübteda takdiri ile ref ile okumuşlardır. Bu durumda "Hâşiatun" "Korkulu ve zelildir" üzerinde vakıf yapılır. Bu mananın âhirette gerçekleşeceğini kabul edenlerin kanaatine göre ise (ref ile okuyuş)

"yüzler vardır ki" hakkında haberden sonra gelen bir başka haber olabilir. Bu durumda

"korkulu ve zelildir" üzerinde vakıf yapılmaz.

"Amel etmişler, yorulmuşlardır" âyetinin, dünyada amel etmişler, âhirette yorulmuş olacaklardır, anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu açıklamaya göre, âyetin şu anlama gelme ihtimali vardır: O gün dünya hayatında amel etmiş, âhirette yorgun düşmüş olan yüzler

"korkulu ve zelildir."

İkrime ve es-Süddî şöyle demişlerdir: Bunlar, dünya hayatında iken masiyetler işlemişlerdir.

Said b. Cübeyr ve Zeyd b. Eslem dedi ki: Bunlar, manastırlarda yaşayan rahiblerdir. İbn Abbâs da böyle açıklamıştır. ed-Dahhak'ın ondan naklettiği rivâyette bu açıklama şekli geçmiş bulunmaktadır.

el-Hasen'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ömer b. el-Hattâb (radıyallahü anh) Şam topraklarına gelince; oldukça yaşlı, saçı başı birbirine karışmış, kir pas içinde, üzerinde siyah elbiseler bulunan bir rahib yanına geldi. Ömer onu görünce ağladı. Ona: "Ey mü’minlerin emiri, neden ağlıyorsun?" diye sorunca şu cevabı verdi: "Bu zavallı bir hedefe varmak istedi, onu tutturamadı. Bir şeyler ümid etti, umduğunu elde edemedi." Daha sonra yüce Allah'ın:

"Yüzler var ki, o gün korkulu ve zelildir, amel etmişler, yorulmuşlardır" âyetlerini okudu.

el-Kisâî dedi ki: Buradan itibaren merhum müfessir, rahibin kir pas içerisinde olduğunu ifade eden lâfızlarla tercüme ettiğimiz "mütekahhil" lâfzı ile ilgili birtakım açıklamaları dilbilginlerinden nakletmektedir. Gereksiz gördüğümüz için bu birkaç satırlık açıklamayı ayrıca tercüme etmedik. Ali (radıyallahü anh)'dan gelen rivâyete göre, burada sözü edilenler Haruralılardır. Yani Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın kendilerini sözkonusu ettiği ve haklarında şöyle buyurduğu Haricîlerdir: "Onların namazlarına kıyasla siz kendi namazlarınızı, oruçlarına kıyasla kendi oruçlarınızı, amellerine kıyasla kendi amellerinizi çok basit görürsünüz. Fakat okun hedefini delip geçtiği gibi onlar da dinden öylece çıkarlar... " Buhârî, III, 1321, IV, 1928, V, 2281, VI, 2540; Muvatta’, 1, 204; Müsned, III, 33, 56, 60, 65, 224.

3 ﴿