16

Fakat ne zaman onu deneyip, rızkını daraltırsa bu sefer: "Rabbim beni alçalttı" der.

"Fakat ne zaman onu deneyip" fakirlik ile mihnete uğratıp sınarsa

"rızkını" zar zor yetecek kadar ona

"daraltırsa bu sefer: Rabbim beni alçalttı" yani beni aşağılattı

"der."

Bunlar öldükten sonra dirilişe îman etmeyen kâfirin nitelikleridir. Ona göre şeref, üstünlük ve aşağılık dünyadan sahib olunan çok ya da az miktardaki paya göredir. Mü’mine göre ise, şeref ve üstünlük, yüce Allah'ın âhiretteki paya ulaştırmak özelliğini taşıyan itaata ve iyiliklere ulaşma tevfikini lütfetmesine bağlıdır. Dünyada ona ayrıca genişlik verecek olursa, bundan dolayı da Rabbine hamd ve şükür eder.

Derim ki: Bu iki âyette belirtilenler, bütün kâfirlerin nitelikleridir. Müslümanların pek çoğu da Allah'ın verdiği ihsanları o kimsenin Allah nezdindeki şeref ve üstünlüğü dolayısıyla verdiğini zanneder. Hatta bazan cahilliği sebebiyle: Eğer ben bunu haketmeyecek olsaydım, Allah bunu bana vermezdi, der. Aynı şekilde yüce Allah ona az rızık ihsan edecek olursa, bunun Allah nezdindeki değersizliği dolayısıyla olduğunu zanneder.

"Daraltırsa" anlamındaki âyet, genel olarak "dal" harfi şeddesiz: "Fekadera" diye okunmuştur. Ancak İbn Âmir bunu şeddeli okumuştur. Her iki okuyuş şekli iki ayrı söyleyiştir. Ancak tercih edilen şeddesiz okuyuştur. Çünkü yüce Allah bir başka yerde (şeddesiz olarak): "Vemen kudira aleyhi rizkahu"

"Rızkı kendisine daraltılan kimse de..." (et-Talâk, 65/7) diye buyurmaktadır.

Ebû Amr dedi ki: Şeddesiz okuyuş, az ve kıt verilirse demektir. Şeddeli okuyuş ise ona yetecek miktarının verilmesi anlamınadır. Eğer ona böyle bir şey yapmış olsa bu kişi (sözü geçen insan):

"Rabbim beni alçalttı" demezdi. Bununla şedelesiz okuyuşun tercihe değer olduğuna işaret etmektedir

Haremeyn ahalisi ile Ebû Amr

"Rabbim" anlamındaki lâfzı her iki yerde de "ye" harfini üstün olarak; "Rabbeye" diye okumuşlardır. Diğerleri ise sakin okumuşlardır. el-Bezzi, İbn Muhaysın ve Yakub; "beni şereflendirdi, bana lütfetti" anlamındaki; "Ekrameni" ile "beni alçalttı" anlamındaki; "Ehâneni" lâfzında her iki halde (vakıf ve vasl hallerinde) de "ye" ile okumuşlardır. Çünkü o (ye) bir isimdir, hazfedilmez.

Medineliler ise vasl halinde "ye"yi sabit bırakırken vakf halinde -mushafa uyarak- okumamışlardır.

Ebû Amr vasl halinde bu harfin sabit kılınması ile hazfedilmesi arasında muhayyer bırakmıştır, çünkü buraları âyet sonudur. Vakf halinde ise mushaf hattı dolayısıyla hazfetmiştir. Diğerleri ise bu harfi hazfederler. Çünkü her iki yerde de "ye"siz yazılmıştır. Sünnet, mushafın hattına muhalefet etmemektir, çünkü bu ashabın icmaıdır.

16 ﴿