7O, kimsenin kendisini asla görmediğini mi zanneder? "O, kimsenin kendisini asla görmediğini" gözetmediğini "mî zanneder.?" Bilakis yüce Allah, onun bu halini bilir. O bakımdan o, hiç de harcamadığı halde "ben yığın yığın mal tükettim" sözünde yalancıdır. Ebû Hüreyre rivâyetle dedi ki: Kul durdurulur. Ona: "Sana rızık olarak verdiğim malı nasıl kullandın?" diye sorulur. O: "O malı, infak ettim, onun zekatını verdim", der. "Sanki sen bu işi, bu kişi cömerttir, denilsin diye yapmış gibisin, böyle de denildi." Sonra da verilen emir üzerine cehennem ateşine atılır. Hadis, dünyada iken yüce Allah için ihlasla yapılması gereken Allah yolunda cihad ilim tahsili, infak gibi amelleri riyakârlık maksadıyla yapanların, mükâfat görmek yerine cehennemde azal) göreceklerini :anlatmakta Müslim, III, 1513;ibn Huzeyme. Sahih, IV, 116; İbn Hihban, Sahih, II, 137; Hâkim, Müstedrek, I, 189, 579, II. 120; Tirmizî, IV,591; Nesâî, VI, 29; Müsned, II, 321 Said’den rivâyete göre o, Katade'nin şöyle dediğini rivâyet etmiştir: Sana malını nereden topladın ve onu nasıl harcadın? diye sorulacaktır. İbn Abbâs'tan da şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ebû’l-Eşeddin (veya el-Eşeddeyn) şöyle derdi: "Ben Muhammed'e düşmanlık uğrunda çok mal harcayıp, tükettim." Halbuki o, yalan söylüyordu. Mukâtil dedi ki: Bu âyet, el-Haris b. Amr b. Nevfel hakkında inmiştir. O, bir günah işledi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan fetva sordu. Peygamber ona keffârette bulunmasını emretti. Şöyle dedi: "Muhammed'in dinine girdiğimden beri malım, verdiğim keffaretlerle ve nafakalarla zaten bitip tükendi." Onun söylediği bu sözler, yapmış olduğu infaklar dolayısıyla bir çeşit haddini aşma olabilir. O takdirde bu, onun tuğyan ettiği anlamına gelir; yahutta yaptığı bu harcamalara üzüldüğünü ifade etmiş olabilir. O vakit, bu yaptıklarına pişmanlık duymuş demektir. Ebû Cafer "yığın yığın" anlamındaki; "Lubed" lâfzını "be" harfini üstün ve şeddeli olarak; "Lâbede"nin çoğulu diye okumuştur. "Râki’" "Rükû eden" lâfzının çoğulunun: "Ruke’" "Sâcid" "Secde eden"in çoğulunun "Suced" diye; "Şâhid"in çoğulunun "Şuhed" diye gelmesi ve benzerlerinde olduğu gibi. Mücahid ve Humeyd ise "be" ve "lam" harflerini ötreli ve şeddesiz olarak; "Lubud"un çoğulu diye okumuşlardır. Diğerleri ise, "lam" harfini ötreli ve kesreli, "be" harfini üstün ve şeddesiz olarak; “Lebdetun" ile "Libdetun"un çoğulu diye okumuşlardır ki bu da; "Telebbed" "Kat kat olup katlanan şey" demek olup, bununla çokluk kastedilir. Buna dair açıklamalar daha önceden el-Cin Sûresi'nde (72/19. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan rivâyet edildiğine göre "...mi sanır?" anlamındaki; "E yehsebu" âyetini her iki yerde de "sin" harfini ötreli "Eyahsubu" olarak okuduğu rivâyet edilmiştir. el-Hasen dedi ki: O diyor ki: Ben çok mal harcayıp tükettim. Bundan ötürü beni kim hesaba çekecektir? Beni bırak da ben onu hesaba çekeyim. Yüce Allah'ın, onu hesaba çekmeye kadir olduğunu, yüce Allah'ın onun yaptığı her şeyi gördüğünü bilmiyor mu? Daha sonra, üzerindeki nimetlerini sayıp dökerek şöyle buyurmaktadır: |
﴾ 7 ﴿