ŞEMS SÛRESİRahmân Ve Rahîm Allah'ın ismi ile Mekke'de indiği ittifakla kabul edilmiştir. Onbeş ayettir. 1Yemin olsun güneşe ve aydınlığına; "Ve aydınlığına" âyetini Mücahid; ışığına ve parlayıp aydınlatmasına demektir, demiştir. Bu ikinci bir yemindir. Şanı yüce Allah, burada aydınlığı güneşin kendisine izafe etmiştir. Çünkü aydınlık, ancak güneşin yükselmesiyle gerçekleşir. Katade: Parlaklığı diye açıklamıştır. es-Süddî sıcağı demiştir. ed-Dahhâk'ın, İbn Abbâs'tan rivâyetine göre o; "Ve aydınlığına" âyeti hakkında şöyle demiştir: Yüce Allah, güneşte aydınlığı yaratmış ve onu sıcak olarak var etmiştir. el-Yezidî dedi ki: Bundan maksat (aydınlığının) etrafa yayılmasıdır. Onun sayesinde görünen ve açığa çıkan herbir yaratık, diye de açıklamıştır. Bu durumda hem güneşe hem de yeryüzündeki bütün yaratılmışlara yemin edilmiş olmaktadır. Bu açıklamayı el-Mâveıdî nakletmiştir. "Ed-duhâ" "Aydınlık" lâfzı müennestir. Nitekim: "İrtefeati’d-duhâ" "Güneşin aydınlığı (etrafı aydınlatmak vakti) yükseldi" denilir ki bu da; "Ed-dahv" ile anlatılandan daha ileri bir vakitte gerçekleşir. Bazan müzekker olarak da kullanılabilir. Bu lâfzı, müennes olarak kabul edenler, bunun; "Ed-dahvetu"nun çoğulu olduğu kanaatindedir. Müzekker olarak kabul edenler de "fual" vezninde "surad" "kuş, serçe" ve "nuğar" "kuş yavrusu" türünde isim olduğu kanaatindedir. Bu lâfız "seher" gibi mütemekkin olmayan bir zarftır. O bakımdan "Lekituhu duhân ve duhân" "Onunla kuşluk vakti karşılaştım" denilir. Eğer içinde bulunduğumuz günün kuşluk vaktini kastedecek olursak; "Duhâ diye tenvinsiz olarak kullanılır. el-Ferrâ'' dedi ki: "Ed-duhâ" "Gündüz" demektir. Katade de böyle demiştir. Ancak Araplarca bilinen, güneş doğup da bunun üzerinden kısa bir süre geçen vakti anlatmak için kullanıldığıdır. Eğer bu daha ileriye gidecek olursa med ile; "Ed-duhâu" denilir. Medsiz olarak bunun günün tamamı olduğunu söyleyenlerin bu görüşü, güneşin ışığının devamından ötürü böyle demişlerdir. Bu, güneşin ışığı yahut sıcağıdır, diyenlerin görüşüne gelince, güneşin aydınlığı ancak güneşin ışığı ile birlikte bulunduğundan dolayıdır. "Duha" güneşin sıcağı anlamındadır diyen kimseler, yüce Allah'ın: "Velâ tedhâ" "Güneş sıcağını da çekmezsin" (Tâ-Hâ, 20/119) âyetini delil gösterirler ki, sıcaklık seni rahatsız etmeyecektir, anlamındadır. el-Müberred dedi ki: Bu kelimenin aslı güneşin ışığı demek olan “Edduha” dan gelmektedir. Sonundaki "elif" ise ikinci "ha"dan kalbedilmiştir. "Ed-dahvetu"nun çoğulu; "Dehvâtun, Dehevâtun, Duhân" ...diye gelir. Tekilindeki "vav" harfi ikinci "ha"dan kalbedilmiştir. Buna karşılık; "Duhân" şeklindeki "elif ise "vav"dan kalbedilmiştir. Ebû'l-Heysem dedi ki: "Ed-duha" Gölge"nin zıddı olup yer üzerindeki güneşin ışığına denir. Bunun da aslı; “Ed-duhâ"dır. "Ha" sakin olmakla birlikte "ye" harfini kullanmayı ağır bulduklarından onu "elif"e kalbetmişlerdir. |
﴾ 1 ﴿