15-16

Oraya yalanlayıp, yüz çeviren o en bedbaht olandan başkası girmez.

"Oraya" Allah'ın peygamberi Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)

"yalanlayıp" îman etmekten

"yüz çeviren o en bedbaht olandan başkası girmez." Hararetini, sıcağını duymaz.

Mekhul, Ebû Hüreyre'den şöyle dediğini rivâyet etmiştir:

"Herkes cennete girer, ondan yüz çeviren müstesna." (Mekhul) dedi ki;

"Ey Ebû Hüreyre! Cennete girmekten kim yüz çevirir ki?" Ebû Hüreyre:

"Yalanlayan ve yüz çeviren kimse", dedi.

Malik dedi ki: Ömer b. Abdu’l-Aziz bize akşam namazını kıldırdı.

"Yemin olsun örtüp bürüdüğü zaman geceye" (1. âyet) diye okudu.

"İşte Ben sizi oldukça alevli bir ateşi haber vererek korkuttum" âyetine gelince ağlaması tuttu. Ağladığından dolayı bir sonraki âyete geçemedi. Sonra devam etmekten vazgeçerek bir başka sûre okudu.

el-Ferrâ' dedi ki:

"O en bedbaht olandan başka." Şanı yüce Allah'ın ilminde bedbaht olduğu bilinenden başka... demektir.

ed-Dahhâk, İbn Abbâs'tan şöyle dediğini rivâyet etmiştir: "Oraya ... o en bedbaht olandan başkası girmez." Umeyye b. Halef ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı yalanlayan onun benzeri kimseler kastedilmiştir. Katade dedi ki: Allah'ın kitabını yalanlayıp, Allah'a itaat etmekten yüz çeviren kimse...

el-Ferrâ' dedi ki: Sözü edilen kimse açık bir hükmü reddederek yalanlayan kimse değil; yerine getirmesi gereken itaatler hususunda kusurlu davranan kimsedir. İşte bu durum yalanlamak olarak değerlendirilmiştir. Nitekim: Filan kişi düşmanla karşılaştı, fakat yalancı çıktı, demeye benzer. Böyle bir ifade, düşmanın arkasına takılmaktan vazgeçip, onu takip etmekten yüz çeviren kimse hakkında kullanılır. (el-Ferrâ') dedi ki: Ben Ebû Servân'ı şöyle derken dinledim: Numeyroğullarının ciddiyet ve gayretleri yalan çıkmaz. Yani onlar düşmanla karşılaştıklarında savaşta dirençlerini gösterir ve geri dönmezler. Şanı yüce Allah'ın:

"Onun gerçekleşmesini yalanlayacak yoktur." (el-Vakıa, 56/2) âyeti da böyledir. Âyet o bir gerçektir demektir.

Selm b. el-Hasen'i de şöyle derken dinledim: Ebû İshak ez-Zeccâc'ı şöyle derken dinledim: Mürcie fırkasının mürcieci görüşü kabul etmelerine delil gösterdikleri âyet budur. Buna dayanarak onlar cehenneme ancak kâfir bir kimse girer, iddiasında bulunmuşlardır. Çünkü şanı yüce Allah:

"Oraya yalanlayıp, yüz çeviren ve en bedbaht olandan başkası girmez." diye buyurmuştur. Halbuki durum zannettikleri gibi değildir. Bu, nitelikleri belirtilen muayyen bir ateştir. İşte bu ateşe ancak yalanlayıp, yüz çeviren kimseler girecektir. Cehennemliklerin ise farklı konumları vardır. Bunlardan birisi münafıkların varacakları yer olan cehennem ateşinin en aşağı tabakasıdır. Şanı yüce Allah'ın tehdit ettiği herbir azâb türü ile azablandırması mümkündür. Yine yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Şüphesiz Allah kendisine eş koşulmasını mağfiret etmez. Ondan başkasını ise dileyeceğine mağfiret eder." (en-Nisa, 4/48 ve 116)

Eğer şirk koşmayan herkese azâb edilmeyecek olsaydı, yüce Allah'ın:

"Ondan başkasını ise dileyeceğine mağfiret eder" âyetinin hiçbir faydası olmaz ve

"ondan başkasını... mağfiret eder" ifadesi büsbütün anlamsız bir söz olurdu.

ez-Zemahşerî dedi ki: Âyet-i kerîme, müşriklerden büyük bir kimse ile mü’minlerden büyük bir kimsenin iki hali arasında bir karşılaştırma yapmak hususunda vârid olmuştur. Her ikisinin birbiriyle çelişki arzeden niteliklerini en ileri derecede ortaya koymak istemiştir. O bakımdan

"en bedbaht" diye buyurularak sadece onun cehennem ateşini boylayacağı ifade edilmiştir. Sanki ateş yalnızca onun için yaratılmış gibidir. Ayrıca

"çok sakınan" diye buyurularak cennetin ona has olduğu belirtilmiştir. Sanki cennet yalnız onun için yaratılmış gibi. Bu ikusinden birisinin Ebû Cehil ya da Ümeyye b. Halef ile diğerinin Ebû Bekr (radıyallahü anh) olduğu söylenmiştir.

15 ﴿