21Yakında da elbette razı olacaktır. "Yakında da elbette" alacağı mükâfat sebebiyle "razı olacaktır." Atâ ve ed-Dahhâk, İbn Abbâs'tan şöyle dediğini rivâyet etmişlerdir: Müşrikler Bilal'e işkence ediyorlardı. O ise sürekli "ehad, ehad" diyordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yanından geçerken: "Ehad -yani yüce Allah- seni kurtaracaktır" diye buyurdu, Sonra Ebû Bekir'e: "Ey Ebû Bekir, Bilal Allah uğrunda işkencelere maruz bırakılmaktadır." dedi. Ebû Bekir, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ne demek istediğini anladı. Hemen evine gitti. Bir rıtıl altın aldı ve bu altını alıp, Umeyye b. Halef’e götürdü. Ona: "Bana Bilal'ı satar mısın?" dedi. Umeyye: "Evet", dedi. Ebû Bekir onu satın alıp, azad etti. Müşrikler: "Ebû Bekir'in onu azad etmiş olmasının tek sebebi mutlaka vaktiyle onun Ebû Bekir'e yapmış olduğu bir iyilik olmalıdır", dediler. Bunun üzerine "üstelik onun üzerinde" yani Ebû Bekir'in üzerinde "hiçbir kimsenin karşılığı verilmesi gereken bir iyiliği" ona yapmış olduğu bir ihsanı ve bir lutfu "de yoktur" Bilakis o bu işi "ancak o çok yüce Rabbinin rızasını arayarak" yapmıştır. Bir diğer açıklamaya göre Ebû Bekr, Umeyye b. Halef’den Bilal'i bir elbise ve on okka karşılığında satın almış ve Allah için azad etmişti. Bunun üzerine: "Şüphesiz sizin yapıp ettikleriniz çeşit çeşittir" âyeti nazil oldu. Said b. el-Müseyyeb dedi ki: Bana ulaştığına göre Umeyye b. Halef, Ebû Bekir kendisine: "Onu bana satar mısın?" deyince. Ebû Bekir'e: "Evet ben onu sana Nistâs karşılığında satarım", demişti. Nistâs da Ebû Bekir'in bir kölesi idi. Onbin dinarı, köleleri, cariyeleri, davarları vardı. Müşrik bir kimse idi. Ebû Bekir onu sahih olduğu mal kendisinin olması şartı ile müslüman olmasını teklif etti, kabul etmedi. Bunun üzerine Ebû Bekir Bilal karşılığında Nistas'ı sattı. Müşrikler: "Ebû Bekir'in, Bilal'e bu işi yapmasının tek sebebi, Bilal'ın vaktiyle ona yapmış olduğu bir iyiliktir", dediler. Bunun üzerine: "Üstelik onun üzerinde, hiçbir kimsenin karşılığı verilmesi gereken bir iyiliği de yoktur. Ancak o çok yüce Rabbinin rızasını arayarak..." âyeti nazil oldu. Burada "ancak ... rızasını arayarak" âyeti munkatı bir istisnadır. Bundan dolayı nasb ile gelmiştir. Bu (munkatı istisna olmak bakımından): "Mâ fi’d-dâri ehadun illâ himârâ" "Evde hiçbir kimse yoktur, ancak bir eşek müstesna demeye benzer. Ref ile gelmesi de mümkündür. Zaten Yahya b. Vessab ref ile "İllâ’btigâu vechi rabbihi" diye okumuştur. Bu da müstesnanın merfu gelmesi caizdir, diyenlerin görüşüne uygundur. Her iki görüşe uygun olarak Bişr b. Ebi Hazim'in şu beyiti nakledilmiştir: "Artık o ıpıssız ve bomboş kalıverdi hiçbir ünsiyet verecek dost yok orada, Gidip gelen yabani inek yavruları ile erkek deve kuşları dışında." Şairin şu beyitinde de böyledir: "O bir belde ki, orada ünsiyet verecek hiçbir kimse yok, Yabani inek yavruları ile kumrala çalan beyaz renkli develer dışında." Kur'ân-ı Kerîm'de de: "Mâ fealuhu illâ kalilun minhum" "İçlerinden pek azı müstesna bunu yapmazlardı." (en-Nisa, 4/66) âyetinde de böyledir. Daha önceden (belirtilen âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. "O çok yüce Rabbinin rızasını arayarak" Onun rızasını ve Ona yakınlaştıracak yollar demektir. "O çok yüce" anlamındaki lâfız, yücelik sıfatlarına layık olan "Rabb’in sıfatlarındandır. "Rabbinin rızasını" anlamındaki lâfızların mana cihetiyle "mef'ûlün leh" olması da mümkündür. Çünkü ifade: O (birilerinin) nimetine mükâfat vermek için değil, ancak Rabbinin rızası için malını verir, anlamındadır. "Yakında da elbette razı olacaktır." Yani yüce Allah, pek yakında ona kendisini razı edecek şeyleri verecektir. Çünkü ona dünyada yapmış olduğu harcamaların kat kat fazlasıyla karşılığını verecektir. Ebû Hayyan et-Teymi, babasından, o Ali (radıyallahü anh)'dan şöyle dediğini rivâyet etmiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Allah, Ebû Bekir'e rahmetini ihsan etsin. Bana kızını verdi. Hicret yurduna beni (sağladığı binekle) taşıdı ve kendi öz malından Bilal'i azad etti." Tirmizi, V, 633; Bezzâr, Müsned, III, 52; Ebû Ya’lâ, Müsned, I, 418 Ebû Bekir onu satın alınca, Bilal kendisine: "Sen beni kendi işini görmek için mi satın aldın? Yoksa Allah için çalışmak için mi satın aldın?" diye sordu. Ebû Bekir: "Allah için çalışmak için satın aldım", dedi. Bunun üzerine Bilal; "O halde beni Allah için çalışmak üzere serbest bırak", dedi. Ebû Bekir de onu azad etti. Ömer b. el-Hattâb (radıyallahü anh): Ebû Bekir bizim efendimizdir ve bizim efendimizi -Bilal (radıyallahü anh)'ı kastederek- azad etmiştir, derdi. Atâ -ki İbn Abbâs'tan da rivâyet edilmiştir- şöyle demiştir: Bu sûre kendisine ait bir bahçe karşılığında satın aldığı bir hurma ağacı dolayısıyla Ebû'd-Dehdah hakkında inmiştir, es-Salebi'nin, Atadan naklettiğine göre bu böyledir. el-Kuşeyri'nin İbn Abbâs'tan rivâyet ettiğine göre; kırk hurma ağacı karşılığında; demiş, fakat bahçesini verip bunları satın alan adamın ismini vermemiştir. Atâ dedi ki: Ensardan birisinin bir hurma ağacı vardı. Bu hurma ağacının taze iken bazı hurmaları komşusunun evine düşüyor, çocukları alıp bu hurmaları yerdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a bu durumdan şikayetçi olunca, Peygamber ona: "Cennetteki bir hurma ağacı karşılığında onu satar mısın?" dedi. Adam kabul etmedi. Dışarı çıktığında Ebû'd-Dehdah ile karşılaştı. Ebû'd-Dehdah ona: "Bu hurma ağacını bana -kendisine ait olan bahçenin ismi olan- Hüsna karşılığında satar mısın?" dedi. Adam, "bu ağaç senin olsun", dedi. Ebû'd-Dehdah, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelip: "Ey Allah'ın Rasûlü bu hurma ağacını benden cennetteki bir hurma ağacı karşılığında satın al", dedi. Peygamber: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki aldım" diye buyurdu, Ebû'd-Dehdah: "O ağaç senindir ey Allah'ın Rasûlü", dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ensardan olan o şahsın komşusunu çağırdı ve ona: "O ağacı al" diye buyurdu. İşte: "Yemin olsun örtüp bürüdüğü zaman geceye" (1. âyet) sûresi sonuna kadar Ebû'd-Dehdah'ın bahçesi ile hurma ağacının sahibi hakkında nazil olmuştur. "Artık kim verir ve sakınırsa" âyeti ile kastedilen Ebû'd-Dehdah'dır. "O el-Hüsna'yı" yani mükâfatı "doğrularsa, Biz de ona en kolay olana" yani cenneti "kolaylaştırırız amma kim cimrilik eder ve kendisini müstağni görür" yani ensardan sayılan o zat "o el-Hüsna'yı da" yani mükâfatı da "yalanlarsa, Biz de ona en zor olanı" yani cehennemi "kolaylaştırırız. Alçaldığı zaman" öleceği vakit "malı kendisine fayda vermez... Oraya yalanlayıp yüz çeviren, o en bedbaht olandan başkası girmez" âyeti ile Hazrecli o şahıs kastedilmektedir ki, münafık bir kimse idi (ensardan görünürdü) ve münafıklığı üzere öldü. "... malını temizlenmek için" o hurma ağacının bedeli olarak "veren çok sakınan kimse ise" yani Ebû'd-Dehdah "ondan uzaklaştırılacaktır Üstelik onun üzerinde hiçbir kimsenin karşılığı verilmesi" ve bunun için mükâfatlandırması "gereken bir iyiliği de yoktur." Yine burada kastedilen kişi Ebû'd-Dehdah'tır. "Yakında da" Allah onu cennete girdireceği vakit "elbette razı olacaktır." Ancak çoğunluk sûrenin Ebû Bekr (radıyallahü anh) hakkında indiği görüşündedir. Bu görüş İbn Mes’ûd, İbn Abbâs, Abdullah b. ez-Zübeyr ve diğerlerinden de rivâyet edilmiştir. Ebû'd-Dehdah'a dair bir başka haber ile ilgili rivâyeti daha önceden el-Bakara Sûresi'nde yüce Allah'ın: "Allah'a güzel bir ödünç verecek olan kimdir?" (el-Bakara, 2/245) âyetini açıklarken (1. başlıkta) zikretmiş bulunuyoruz. Yüce Allah ea iyi bilendir. (Leyl Sûresi burada sona ermektedir. Allah’a hamd olsun). |
﴾ 21 ﴿