9O halde; yetime gelince, sakın kahretme! Bu âyete dair açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız: "O halde yetime gelince, sakın kahretme!" Yani zulüm ederek una musallat olma, ona hakkını ver ve kendi yetimliğini hatırla! Bu açıklamayı el-Ahfeş yapmıştır. Her ikisinin (tasallut ve kahretmenin) aynı anlamda iki ayrı lâfız oldukları da söylenmiştir. Mücahid'den "kahretme!" âyetinin hakir görme anlamında olduğunu söylediği nakledilmiştir. en-Nehaî ve el-Eşheb el-Ukayli (kahretme anlamındaki lâfzı) "keF" harfi ile: diye okumuşlardır, İbn Mes’ûd'un Mushaf'ında da böyledir. Buna göre âyetin ona zulmetmek ve malını almak sureti ile yetimin kahredilmesinin yasaklanması anlamında olma ihtimali vardır. Özellikle yetimin sözkonusu edilmesi ise, yüce Allah'tan başka ona yardım edecek kimsenin olmayışıdır. Bundan dolayı ona zulmedenin cezası ağırlattırılmak suretiyle ona yapılan zulüm de ağır bir zulüm olarak değerlendirilmiştir. Araplar (bu kelimenin okunuşunda olduğu gibi) bazan "kef" ile "kaf' harflerinin birini diğerinin yerine kullanabilirler. en-Nehhâs şöyle demiştir: Ancak bu yanlıştır. Bir kimseye karşı sertlik gösterilip, haşin ve kaba davranıldığı vakit ancak; Ona sert ve haşin davrandı" denilir. Müslim'in Sahih'inde Muaviye b. el-Hakem es-Sülemi'nin rivâyet ettiği hadiste namazda selam almak sureti ile konuşmasını anlatırken şunları söylemektedir: Anam babam ona feda olsun. Ne ondan önce, ne ondan sonra ondan daha güzel öğreten hiçbir öğretici görmedim. -Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı kastetmektedir.- "Allah'a yemin ederim bana sert ve kaba söz söylemedi, beni dövmedi, bana sövmedi,.." diye hadisin geri kalan bölümlerini zikretmektedir. Müslim, I, 381; Dârimi, 1, 422; Nesâî, III, 17, Müsned, V, 447, 448 "Kahr"ın galib gelmek, "kehrin ise azarlamak anlamında olduğu da söylenmiştir, 2- Yetime Güzel Davranmanın Mükâfatı: Ayet-i kerîme, yetime yumuşak davranmak, ona iyilik yapmak ve ona güzel davranmak gerektiğine delildir. O kadar ki, Katade; Sen yetime son derece merhametli bir baba gibi ol, demiştir. Ebû Hüreyre'den rivâyet edildiğine göre bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a kalbinin katılığından şikayet etti. Peygamber ona şöyle buyurdu: "Kalbinin yumuşamasını istiyor isen yetimin başını sıvazla, yoksula yemek yedir." Müsned, II, 463; Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ, IV, 60; Heysemî, Meana', VIII, 160 -ravilerinin sahih raviler oldukları kaydıyla- Sahih'de Ebû Hüreyre'den gelen rivâyete göre Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben ve ister kendisinin, ister bir başkasının yetimini koruyup gözetleyen; şu ikisi gibi olacağız" deyip, başparmak ile orta parmağını gösterdi. Muvatta’, II, 94; Buhâri, V, 2032, 2037; Tirmizî, IV, 321; Ebû Davud, IV, İbn Ömer'den rivâyet edilen hadise göre, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Hiç şüphesiz yetim ağladığı vakit onun ağlaması dolayısıyla Rahmânın arşı sarsılır. Yüce Allah, meleklerine: Ey meleklerim! Babasını toprağın altına aldığım bu yetimi kim ağlatıyor. Melekler: Rabbimiz Sen daha iyi biliyorsun derler. Yüce Allah meleklere şöyle der: "Ey meleklerim! Şahid olun ki kim onu susturur, onun gönlünü hoş ederse Ben de kıyâmet gününde onu hoşnud ve razı edeceğim." Ebû Ömer bir yetim gördü mü başını sıvazlar, ona bir şeyler verirdi. Enes'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Her kim bir yetimi (baktığı çocuklarına) katar da, onun nafakasını karşılar, onun ihtiyacını görüp gözetirse, kıyâmet gününde bu cehennem ateşine karşı ona perde olur Buraya kadar, farklı lâfızlarla yakın manada olmak üzere: Müsned, IV, 344, V, 29; Tayalisi, Müsned, I, 187; Ebû Yala, Müsned, II, 227; Taberani, Kebir, XIX, 300 Kim bir yetimin başını sıvazlarsa, herbir kılı karşılığında ona bir hasene yazılır." Sadece bu ikinci bölümü: Taberânî, Kebir, VIII, 23H; Beyhakî, Şuabu'l-lman, VII, 472. Eksem b. Sayfî dedi ki: Zelil kişiler dörttür: Laf alıp götüren, yalan söyleyen, borçlu ve yetim. |
﴾ 9 ﴿