10

İsteyene gelince; sakın azarlama!

3- Dilenene Karşı Davranma Şekli:

"İsteyene gelince sakın azarlama!" Ona gürleyerek, ağır söz söyleme! O halde bu âyet (bir şeyler isteyene) ağır ve kaba sözler söylemeyi yasaklamaktadır. Bunun yerine sen o dilenene kolayına gelen şeyleri karşılıksız ver ya da güzel bir şekilde onu geri çevir, sen de muhtaç olduğundan sözet. Bu açıklamayı Katade ve başkaları yapmıştır.

Ebû Hüreyre'den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden herhangi bir kimse dilenene bir şeyler vermemezlik etmesin. İsteyecek olursa ona bir şeyler versin. İsterse, o dilencinin elinde, iki altın bilezik olduğunu görmüş olsun."

İbrahim b. Edhem dedi ki: Dilenciler ne iyi kimselerdir! Onlar bizim azıklarımızı âhirete taşıyorlar.

İbrahim en-Nehaî dedi ki: Dilenci âhiret (için) ister. Sizden herhangi birinizin kapısına gelir ve: Siz yakınlarınıza bir şeyler gönderecek misiniz? diye sorar.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Dilenciyi ya kolayınıza gelen bir şeyi karşılıksız vererek yahut güzel bir söz söyleyerek geri çeviriniz. Çünkü insanlardan da, cinlerden de olmayan kimseler size gelir ve Allah'ın size ihsan ettiği şeyler hususunda nasıl tasarruf ettiğinize bakarlar."

Nesâî, V, 81; Müsned, IV, 70, V, 3H1, VI, 3Ü3, VI, 383, 435.

Burada

"İsteyen (dilenen)" ile kastedilenin, dine dair soru soran kimse olduğu da söylenmiştir. Yani böyle bir kimseyi kaba sözlerle ve katılıkla azarlama! Ona yumuşaklıkla ve uygun bir tarzda cevab ver. Bu açıklamayı Süfyan yapmıştır.

İbnu'l-Arabi dedi ki; Dine dair soru soran kimseye bilen için cevap vermek farz-ı kifâyedir. Tıpkı iyilik yapılmasını isteyen kimseye bir şeyler vermek gibidir, onunla aynı şeydir. Ebû'd-Derdâ hadis ashabına bakar, onların altına ridasıru serer ve şöyle derdi: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı seven kimselere merhaba!

Ebû Harun el-Abdi'nin, Ebû Said el-Hudri'den rivâyet ettiği hadiste Ebû Harun el-Abdi şöyle demektedir: Bizler Ebû Said'in yanına gittiğimiz vakit şöyle derdi; Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın vasiyetine merhaba! Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İnsanlar size tabi olan kimselerdir. Yeryüzünün dört bir yanından dinin bilgisini öğrenmek (tefekkuh etmek) üzere size birçok kimseler gelecektir. Onlar size geldikleri vakit onlar hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz." Bir başka rivâyetinde de: "Size doğu tarafından... adamlar gelecektir" şeklindedir... Tirmizi, V, 30; İbn Mace, 1, 91; Tayalisî, Müsned, I, 291; Taberânî, Evsat, VII, 126.

"Yetim" ile "sall: isteyen" lâfızlarının nasbedilmeleri, onlardan sonra gelen fiil sebebiyledir. Nasb edilen lâfzın aslında "fe" (ile başlayan ifadelerden) sonra gelmesi gerekir.

İfadenin takdiri şöyledir: " Her ne olursa olsun sakın yetime kahretme ve sakın isteyeni de azarlama" şeklindedir.

Rivâyet edildiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Rabbimden bir dilekte bulundum amma keşke dilemez olsaydım. Rabbim, sen İbrahim'i Halil edindin, Mûsa ile özel bir şekilde konuştun, Davud'un emrine dağlan vererek teşbihçe bulundular, filana şunu verdin..." (dedim.) Aziz ve celil olan Rabbim de şöyle buyurdu: "Ben seni yetim bulup da barındırmadım mı? Ben seni şaşkın bulup da doğruya iletmedim mi? Ben seni fakir ve muhtaç bulup da ihtiyaçtan kurtarmadım mı? Ben senin için göğsünü açıp genişletmedim mi? Ben sana senden önce hiç kimseye vermediğim Bakara Sûresinin sonlarını vermedim mi? İbrahim'i dost edindiğim gibi seni de dost edinmedim mi? Ben: Evet hepsi böyledir. Rabbim dedim." Kısmen daha muhtasar olarak: Hakim, Müstedrek, II, 573; Heysemi, Mecmâ, VIII, 254.

10 ﴿