3

Ve sırtına çok ağır gelen yükünü üzerinden indirmedik mi?

"...Yükünü üzerinden İndirmedik mi?" Yani üzerinden günahını kaldırmadık mı?

Enes (ikinci âyetin ilk kelimesini):”Çözmedik mi ve kaldırmadık mı?" diye okumuştur. İbn Mes’ûd (ikinci âyeti): " Üzerinden ağır yükünü çözmedik mi?" diye okumuştur.

Bu âyet-i kerîme yüce Allah'ın:

"Allah geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın..." (el-Feth, 48/2) âyetini andırmaktadır.

Bütün bunlar peygamberlikten önce olmuştur, diye açıklanmıştır.

Vizr (yük): Günah demektir. Yani Biz, senin üzerinden daha önce içinde bulunduğun cahili halleri kaldırdık. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) her ne kadar bir puta ve heykele İbadet etmedi ise de kavminin yaptıkları pek çok işi yapardı. Katade, el-Hasen ve ed-Dahhak şöyle demişlerdir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'în kendisine ağır gelen birtakım günahları vardı, Allah, bütün bu günahları ona bağışladı.

"Sırtına çok ağır gelen,,." Yani bu ağır yükün sesi işitilinceye kadar ona ağır gelmişti. Dilciler eğer ağır yükün etkisi ile sesi işitilecek olursa. "Yük dişi devenin sırtına ağır geldi" derler. " Yükün sesini işittim" ifadesi de böyledir. Şair Cemil şöyle demiştir:

"Ve nihayet onun ipleri gıcırdamaya başladığında,

Göğsünün kemikleri parçalanıyor zannetti."

O halde "vizr" ağır yük demektir. el-Muhasibî dedi ki: Şayet Allah onu affetmemiş olsaydı, o yükün (günahın) ağırlığı(nın üzerinde kalacağı) kast edilmektedir.

"Sırtına çok ağır gelen" ona ağır gelip, onda güç, takat bırakmayan demektir. (el-Muhasibi) dedi ki: Peygamberlerin günahları bağışlanmış olmakla birlikte, bu şekilde ağırlık ile nitelendirilmesinin sebebi, onların bu günahlarından ötürü çokça üzülmeleri, pişmanlık duymaları ve hasret çekmeleridir (hayıflanmalarıdır).

es-Süddî dedi ki:

"Yükünü üzerinden indirmedik mi?" Onun ağırlığını üzerinden kaldırmadık mı? demektir. Bu âyet, Abdullah b. Mesud'un kıraatinde: Senin üzerinden ağır yükünü indirmedik mi?

Biz, cahiliye döneminin günahlarının ağırlığını üzerinden kaldırdık, diye de açıklanmıştır.

el-Huseyn b. el-Fadl dedi ki: Bununla hala ve yanılmaları kastetmektedir. Ümmetinin günahları diye de açıklanmıştır. Kalbi onlarla meşgul olduğundan ötürü günahları kendisine izafe etmiştir.

Abdu’l-Aziz b. Yahya ve Ebû Ubeyde dedi ki: Peygamberliğin ağır yükünü ve bu yükün gereklerini yerine getirmeyi sana hafiflettik ki, bunlar sana ağır gelmesin. Önceleri vahiy ona o kadar ağır geliyordu ki, neredeyse kendisini dağın tepesinden aşağıya atacaktı. Bu hali; Cebrâîl ona gelip, kendisini ona gösterinceye kadar devam etti. Delirmiş olabileceği korkusu giderildi, diye de açıklanmıştır.

Bir başka açıklama da şöyledir: Biz seni günah yükünü taşımaktan koruduğumuz gibi, peygamberlikten önceki kırk yıllık süre içerisinde pisliklerden muhafaza ettik; ta ki sana vahiy; pisliklerden arınmış olduğun bir halde ininceye kadar.

3 ﴿