5Halbuki onlar, O'nun dînînde ihlâs sahipleri ve Hanifler olarak Allah'a ibadet etmelerinden, namazı dosdoğru kılmalarından, zekâtı vermelerinden başkası ile emrolunmadılar. Dosdoğru din işte budur. Bu âyete dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız: "Halbuki onlar O'nun dininde" yani ibadetlerinde "ihlâs sahipleri... olarak Allah'a ibadet etmelerinden" O'nu tevhid etmelerinden "...başkası ile emrolunmadılar." Yani bu kâfirlere, Tevrat ve İncil'de verilen emir sadece budur. " İbadet etmeleri" âyetindeki "lam" harfi (........)- ...me" anlamındadır. Yüce Allah'ın: " Allah size açıklamak ister." (en-Nisa, 4/26); " Onlar Allah'ın nurunu söndürmek isterler." (es-Saf, 61/8); " Âlemlerin Rabbi (Allah)'o teslim olmakla emrolunduk" (el-En'âm, 6/71) âyetinde olduğu gibi. Abdullah (b. Mesud)'ın kıraatinde de; " Halbuki onlar... Allah'a ibadet etmelerinden... başkası ile emrolunmadılar" şeklindedir, "De ki: Ben, Allah'a dini yalnız O'na halis kılarak ibadet etmekle emrolundum" (ez-Zümer, 39/11) âyeti da bu (âyetlerin) anlamı(nı) ihtiva etmektedir. İşte bu âyet, ibadetlerde niyetin vacib olduğunun delilidir. Çünkü ihlâs, kalbin amelleri arasındadır. Ondan başkasının değil de yalnızca Allah'ın rızası ancak kalb ile istenir. "Hanifler olarak"; bütün dinleri bir kenara bırakarak, İslâm dinine yönelerek... demektir. İbn Abbâs şöyle diyordu: Hanifler, İbrahim (aleyhisselâm)'ın dini üzere olanlar, demektir. Hanif'in; sünnet olan ve hacceden kimsenin ismi olduğu da söylenmiştir ki bu açıklamayı Said b. Cübeyr yapmıştır. Dilciler de şöyle demiştir: Bu lâfzın aslı "İslâm'a yöneldi" demek olan; " İslâm'a hanif uldu (yöneldi)" ifadesinden gelmektedir. 3- Dosdoğru Din; Namaz Kılmayı ve Zekat Vermeyi Emreder: "Namazı dosdoğru" belirlenmiş vakitlerinde, belirlenmiş surette "kılmalarından, zekatı vermelerinden" onu yerli yerince ödemelerinden "başkası ile emrolunmadılar. Dosdoğru din işte budur." Yani gereklerini yerine getirmekle emrolundukları bu din, dosdoğru dindir. ez-Zeccâc dedi ki: İşte dosdoğru yolda giden ümmetin dini bu dindir. "Dosdoğru" lâfzı hazfedilmiş bir mevsufun sıfatıdır. Yahutta hakkı dimdik ayakta tutan, yani hakkı yerine getiren ümmetin dini diye de açıklanabilir. Abdullah (b. Mesud)'ın kıraatinde; "İşte dosdoğru din budur" şeklindedir. el-Halil dedi ki: "Dosdoğrular" lâfzı; Dosdoğru" lâfzının çoğuludur. Bu ile aynı şeydir. el-Ferrâ' dedi ki: Yüce Allah burada "din"i aynı zamanda sıfatı da olan: “ Dosdoğru" lâfzına izafe etmiştir. Çünkü bunlar farklı Lâfızlardır. Yine ondan nakledildiğine göre bu, bir şeyin bizzat kendi kendisine izafe edilmesi kabilindendir. Sondaki "ne (yuvarlak te)" ise övgü ve mübalağa için gelmiştir. Sondaki "he (yuvarlak te)"nin "millet (din)" yahut şeriata raci olduğu da söylenmiştir. Bu durumda anlam şöyle olur: işte bu dosdoğru milimin (ümmetin) dini, yahutta: doğru şeriatın dini budur. Muhammed b. el-Eş'as et-Talakani dedi ki: "Dosdoğru" burada, sözü geçen kitaplara raci olup "din" onu izafe edilmiştir. İste dosdoğru olan kitapların dini budur, demek olur. |
﴾ 5 ﴿