6O günde, insanlar amelleri kendilerine gösterilmek için bölük bölük döneceklerdir. "O gün (yer) bütün haberlerini anlatacaktır" âyetindeki: O gün" âyeti yüce Allah'ın: "Sarsıldığı zaman" (1. âyet) (anlamındaki) âyeti ile nasbedilmiştir. "Bütün haberlerini anlatacaktır" âyeti ile nasbedildiği de söylenmiştir. Yeryüzü o gün üzerinde işlenmiş bulunan hayır ya da şer türünden her türlü ameli haber verecektir, demektir. Bunun; yüce Allah'ın sözü olarak zikredildiği söylendiği gibi, insanın söyleyeceği sözlerin bir kısmı olduğu da söylenmiştir. Yani insan hayret ederek: Bu yere ne oluyor ki haberlerini veriyor, diyecektir. Tirmizî'de, Ebû Hüreyre'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu: "O gün (yer) bütün haberlerini anlatacaktır" âyetini okuyup şöyle dedi: "Onun haberlerinin ne olduğunu biliyor musunuz?" Ashab: Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dediler, Şöyle buyurdu: "Onun haberleri erkek yahut kadın herbir kul hakkında üzerinde İşlemiş olduğu amellere dair tanıklık etmesi ve filan günü şunu şunu işledi demesidir. İşte onun haberlerini bildirmesi budur" diye buyurdu. Tirmizî (dedi ki): Bu hasen, sahih bir hadistir Tirmizi, IV, 619, V, 446; Müsned, 31, 374 Maverdî dedi ki: Yüce Allah'ın: "O gün bütün haberlerini anlatacaktır" âyeti hakkında üç görüş vardır. 1- "O gün bütün haberlerini anlatacaktır." Yani sırtında kulların işledikleri amelleri bildirecektir. Bu görüş Ebû Hüreyre'nin görüşü olup, o bunu (Peygamber efendimize ait) merfû' bir hadis olarak da rivâyet etmiştir. Sözü geçen sarsıntının; kıyâmet sarsıntısı olduğunu benimseyenlerin görüşü de budur. 2- O, dışa çıkaracağı ağırlıkları ile haberlerini bildirmiş olacaktır. Bu açıklamayı Yahya b. Sellâm yapmıştır. Sarsıntının; kıyâmetin alametlerinden olan sarsıntı olduğunu kabul edenlerin görüşü budur. Derim ki: Abdullah b. Mesud'un, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan rivâyet ettiği hadis de bu manadadır. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bir kulun eceli bir yerde ise ihtiyacı onu oraya gitmesini sağlar. Nihayet ulaşacağı en ileri noktaya vardı mı Allah onun ruhunu kabzeder. Yer kıyâmet gününde: Rabbiin, işle Senin bana emanet olarak bıraktığın budur, diyecektir." Bu hadisi İbn Mace İbn Mace, II, 1424 Sünen'inde rivâyet etmiş olup, daha önceden de Lukman (31/34. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. 3- İnsan "buna ne oluyor" diye soracağı zaman, kıyâmetin kopacağını haber verecektir. Bu açıklamayı da İbn Mes’ûd yapmıştır. O, dünyanın işinin artık bittiğini, âhiretin artık gelmiş olduğunu haber verecektir. Böylelikle yer onların soru sormalarına karşılık bu sözüyle cevab vermiş olacaktır. Bu kâfirler için bir tehdit, mü’minler için korkulma ve uyarıdır. Yerin haberlerini söylemesi hususunda da üç görüş vardır: 1- Yüce Allah, yeri konuşan bir canlıya dönüştürecektir. O da bunu söyleyecektir. 2- Yüce Allah, yerde konuşmayı halkedecektir. 3- Yerde, konuşmanın yerini tutacak şekilde bir açıklama olacaktır. Taberi dedi ki: Zelzele ile sarsılmak ile ve ölüleri dışarıya çıkartmakla haberlerini açıklayacaktır. "Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir." Yani yer, yüce Allah'ın ona vahyi neticesinde haberlerini bildirecektir. Onu"; (burada:) "Ona" demektir. Araplar bazan -"burada olduğu gibi"- (sıfat lam)'ını,'ın yerine de kullanırlar. el-Accac yeri nitelendirirken şöyle demiştir: "Ona karar bulmayı vahyetti, o da karar kıldı Muazzam ve sapasağlam kazıklarla (dağlarla) onu bağladı (çalkalanmasını önledi, sağlamlaştırdı.)" Bu, Ebû Ubeyde'nin görüşüdür. Buna göre; "Onun"; "Ona" demektir. "Ona vahyetti" âyetinin, ona emir verdi anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu açıklamayı Mücahid yapmıştır. es-Süddi de: "Ona vahyetti" ona dedi demektir, diye açıklamıştır. Onu müsahhar kıldı (emre itaatkar kıldı) diye de açıklanmıştır. Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Sarsıntının olacağı ve yeryüzünün ağırlıklarını çıkaracağı gün, yer haberlerini söyleyecek, üzerindeki itaat ve mahiyetleri, üzerinde işlenmiş olan hayır ve şerri bildirecektir. Bu açıklama es-Sevrî ve başkasından rivâyet edilmiştir. "O günde insanlar ... bölük bölük döneceklerdir." âyetindeki: "Bölük bölük" fırkalar, grublar halinde demek olup; 'ın çoğuludur. Hesab için durulan yerden (mevkıftan) döneceklerdir, diye de açıklanmıştır. Bir kesim cennete gitmek üzere sağa, bir diğer kesim ise cehennem ateşine gitmek üzere sol tarafa gidecektir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: "İşte o günde ayrılıp, dağılırlar." (er-Rum, 30/14); "İnsanların da bölük bölük ayrılacağı bir gün..." (er-Rum, 30/43) Hesaplarının bitişinden sonra hesabtan dönecekler, diye de açıklanmıştır. "Bölük bölük" fırkalar halinde grub grub demektir. "Amelleri kendilerine gösterilmek için" amellerinin mükâfatı kendilerine verilmek için demektir. Bu da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan söylediği rivâyet edilen şu âyete benzemektedir: "Kıyâmet gününde kendisini kınamayacak hiçbir kimse olmayacaktır. Eğer kişi iyilik yapan birisi ise: Ben niye daha çok iyilik işlemedim diyecek, eğer bu türden olmayan birisi ise: Neden masiyetlerden uzak durmadım, diyecektir. " Bu ise mükâfat ve cezanın gözle görüleceği vakit olacaktır. İbn Abbâs şöyle dermiş: "Bölük bölük" amellerine göre fırkalara bölünmüşler olarak demektir. Îman ehli belli bir yerde ve herbir din ehli belli bir halde bulunacaktır. Bu dönüşün, amel defterlerinin verileceği vakit olacağı da söylenmiştir. İnsanlar, fırkalar halinde defterleri tide amelleri kendilerine gösterilsin yahutta amellerinin karşılıkları kendilerine gösterilsin diye, hesaba çekilecekleri yere götürülmek üzere kabirlerinden çıkacaklar. Sanki onlar, önce kabirlere döndürülüp orada defnedilmiş, sonra oradan tekrar geri gelmiş gibidirler. Çünkü "vârid: gelen" demektir. (Âyet-i kerimedeki kökle aynı olan): "Sadır" ise dönen anlamındadır. "Bölük bölük" olarak, yeryüzünün çeşitli yerlerinden diriltileceklerdir, demektir. Birinci görüşe göre ,ifadede takdim ve tehir vardır ve bunun takdiri de şöyledir: Yer Rabbin kendisine vahyetmiş olduğundan ötürü haberlerini bildirecektir ki onlara amelleri gösterilsin diye. "O günde insanlar ... bölük bölük döneceklerdir" hesablarının görülmesi için durdukları yerden (mevkıflen) dağınık halde döneceklerdir, âyeti da arada zikredilmiştir. "Kendilerine gösterilmek için" anlamındaki; (............) lâfzının "ye" harfi genel olarak ötreli okunmuştur ki; "Allah'ın onlara amellerini göstermesi için..." demektir, el-Hasen, ez-Zühri, Katade, el-A'rec, Nasr b. Âsım ve Talha ise "ye" harfini üstün okumuşlardır. (Kendileri amellerini görmek için... anlamına gelir). Bu okuyuş Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan da rivâyet edilmiştir. |
﴾ 6 ﴿