5

Onlar namazlarından gaflet içindedirler.

"Onlar namazlarından gaflet İçindedirler." ed-Dahhâk, İbn Abbâs'tan şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Bu namaz kıldığı vakit sevab alacağını ümit etmeyen, terketmesi halinde de bundan ötürü cezalandırılmaktan korkmayan kimsedir. Yine ondan gelen rivâyete göre bunlar, namazları vakitlerinden sonraya bırakıp geciktirenlerdir. el-Muğire de İbrahim'den böylece rivâyet etmiştir, o şöyle demiştir: Onlar (namaz) vakti(ni kaçırarak) kaybetmek suretiyle gaflet içerisinde olanlardır.

Ebû'l-Aliye'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Namazı kendine mahsus vakitlerinde kılmazlar. Rükû' ve sücudlarını tam yapmazlar.

Derim ki: Buna daha önce Meryem (selam ona) Sûresi'nde (19/59-63- âyetler, 1 ve 2. başlıkta) geçtiği üzere yüce Allah'ın:

"Bunlardan sonra ise namazı terkeden, arzularına uyan bir kavim geldi." (Meryem, 19/59) âyeti da buna delildir.

Yine İbrahim'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Burada sözü edilen kişi, secde ettiği vakit sağına soluna bakacak şekilde başını kaldıran kimsedir.

Kutrub dedi ki: Bu, namazında Kur'ân okumayan, Allah'ı zikretmeyen kişidir.

Abdullah (b. Mesud)'un kıraatinde: " Onlar namazlarında (gaflet içinde) oyalanırlar" şeklindedir.

Sa'd b. Ebi Vakkas dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yüce Allah'ın:

"İşte (böyle) namaz kılanların vay haline ki! Onlar namazlarından gaflet İçindedirler."âyeti hakkında şöyle buyurdu; "Bunlar namazı -ona gerektiği gibi önem vermeyip ve ona aldırış etmediklerinden ötürü- vaktinden sonraya tehir edenlerdir. İki (-) arasınadaki ara cümlesine tekabül eden kısmı dijincla: Ebû Yala, Müsned, II, 140; Beyhakî, es-Sünenu'l-Kübrâ, II, 214; Münzirî, Terğib, I, 217-219; Heysemî, Mecma', I, 325.

Yine İbn Abbâs'tan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Bunlar gizli hallerde namazı terkeden fakat aleni olarak namazı kıldıkları görülen kimselerdir:

"Namaza kalktıkları vakit de tembelce kalkarlar..." (en-Nisa, 4/142)

Bu âyetin münafıklar hakkında indiğine delil yüce Allah'ın:

"Onlar hem riyakarlık yapanların ta kendileridir" âyetidir. İbn Vehb de Malik'ten böyle dediğini rivâyet etmiştir.

İbn Abbâs dedi ki: Şayet: "Namazlarında gaflet içindedirler" demiş olsaydı o vakit bu âyet, mü’minler hakkında olurdu.

Atâ dedi ki:

"Namazlarından" diye buyurup; "Namazlarında" diye buyurmayan Allah'a hamdolsun.

ez-Zemahşerî dedi ki: Şayet: "Namazlarından" âyeti ile

"namazlarında" ifadesi arasında nasıl bir fark vardır, diye soracak olursanız cevabımız şudur: "...dan" ifadesi onların namazı terkedecek ve ona çok az aldıracak şekilde namazdan gaflet içerisinde olduklarını anlatır. Bu ise münafıkların işidir. Yahutta müslümanlar arasından fasık ve murdar kimselerin işidir,

"...da" ise; onlar namaz kılarken şeytan vesvesesi yahut içlerinden geçirdikleri bir düşünce sebebi ile bazan namazlarında gaflete düşerler, demektir. Bundan ise kurtulabilen bir müslüman hemen hemen yok gibidir, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın da -başkası şöyle dursun- namazda yanıldığı olurdu. Bundan dolayı fukaha yazdıkları eserlerinde "sehv secdesi" bahsini de yazmışlardır.

İbnu'l-Arabi dedi ki: Çünkü (namazda) yanılmaktan kurtulmak imkansızdır. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) da, ashab-i kiram da namazlarında yanılmışlardır. Namazında yanılmayan herkes, aslında namazı üzerinde iyice düşünmeyen, namazında okuduklarını akledip kavramayan, bütün derdi namazlardaki sayılan tesbit elmek olan bir kimsedir. Böyle bir kimse ise, kabukları yiyip, özü atan bir adama benzer. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın namazında yanılmasının tek sebebi ise, namazdan daha büyük hususlar hakkında düşünmesidir. Ancak, şeytanın kendisine hatırına hiç gelmeyecek şeyleri getirmesi şunları şunları hatırla demesi sonucunda vesveseleri etkisi altında kalan bir kimse, namazında yanılabilir ve sonunda kaç rekat kıldığını şaşırabilir.

5 ﴿