6

Onlar hem riyakârlık yapanların ta kendileridir.

4- Namaz ve Riyakârlık:

"Onlar hem riyakârlık yapanların ta kendileridir." Yani böyle bir kimse takiyye (namaz kılmamaktan ötürü karşı karşıya kalacağı zorluklardan kurtulmak) îçin namaz kıldığı halde, Allah'a ilaat olsun diye namaz kıldığını gösterir. Fasık gibi. Bu kimse aslında namaz kılan birisidir, denilsin diye namaz kılmakla birlikte, İbadet olmak üzere namaz kıldığı izlenimini vermeye çalışır.

Riyakârlığın gerçek mahiyeti, ibadet yolu ile dünyalık elde etmek isteğidir. Bunun kökü de insanların kalblerinde yer edinmek arzusudur. Bunun ilk basamağı, kişinin din ve dünyada maksat ve gidişini güzelleştirmeye çalışmaktır. Aslında bu peygamberliğin cüzlerinden olmakla birlikte, riyakârca bu işi yapan kişi, böyle davranmakla mevki elde etmek ve öğünmek istemektedir.

İkincisi, dünyada zâhidlik görüntüsü kazanmak maksadı ile kısa ve kaba elbiseler giyinerek riyakarlık etmektir.

Üçüncüsü, dünya ehline kızdığını, işleyemediği hayır ve itaatler dolayısıyla üzüntülerini ve öğüt verme halini izhar etmek suretiyle sözlü riyakârlıkta bulunmaktır.

Dördüncüsü, namaz kılıp sadaka verdiğini göstermek yahutta insanlar görsün diye namazı güzelleştirmeye çalışmak suretiyle riyakârlık yapmaktır.

Buna dair açıklamalar uzun sürer. Bu (hususlar) onun (riyakârlığın) göstergesidir. Bu açıklamayı İbnu'l-Arabi yapmıştır.

Derim ki: Riya, hükümleri ve gerçek mahiyeti hakkında yeterli açıklamalar, bundan Önce en-Nisâ (4/36. âyet, 1. başlıkta), Hûd (11/15. âyet, 1. başlıkla) ve el-Kehf Sûresi (18/110. âyet) sonlarında geçmiş bulunmaktadır.

5- Farz Olan Salih Amellerin Açığa Vurulmasıyla Riyakârlık Sözkonusu Olmaz:

Farz olması halinde, salih ameli açığa vurmakla kişi riyakarlık yapmış olmaz. Çünkü açıkça yapılmaları ve gizli saklı işlenmemeleri, farz amellerin haklarındandır. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın farz kıldığı hususlarda gizlilik saklılık olmaz." İbmıl-Esir, en-Nihâye, III, 388.

Çünkü bunlar İslimin alametleri ve dinin şiarlarıdır. Diğer taraftan bunları, terkeden bir kimse yerilmeyi ve gazaba uğramayı hak eder. O halde bunları açıkça işlemekle zan altında kalmaktan uzak durmak icab eder. Eğer işlenen amel nafile ise, o vakit bunun gizlenmesi gerekir. Zira bir kimse nafile ameli terkettiğinden dolayı kınanmaz, bundan dolayı da zan altında tutulmaz. Eğer kendisine uyulsun maksadı ile bu nafile ameli açıkça işleyecek olursa, bu güzel bir iş olur. Çünkü riyakarlık ancak amelini açıktan işlemekle, başkalarının görmesi ve böylelikle salih bir kimse olmakla ondan Övgüyle süzedilmek maksadının güdülmesi halinde sözkonusudur.

Birilerinden rivâyet edildiğine göre; o mescidde şükür secdesine kapanıp o secdeyi uzatan bir kimse görmüş. Ona: Eğer sen bu işi evinde yapmış olsaydın, bu ne kadar güzel olurdu! Bu sözü ona söylemesinin sebebi, o kimsenin bu davranışıyla riyakârlık yaptığını ve başkalarının bunu görmesini istediğini sezmesinden dolayıdır. Bu anlamdaki açıklamalar, daha önce el-Bakara Sûresi'nde yüce Allah'ın:

"Sadakalarınızı açıkça verirseniz o ne güzeldir!" (el-Bakara, 2/271) âyeti açıklanırken ve başka yerlerde geçmiş bulunmaktadır. Bundan dolayı da Allah'a hamdolsun.

6 ﴿