150Nereden ve hangi araçla yola çıkarsan çık, namazda yüzünü mutlaka Mescit-i Haram'a (kıbleye) doğru çevir! (Ey Müslümanlar!) Dünyanın neresinde olursanız olun, yüzlerinizi Mescit-i Haram tarafına döndürün ki, içlerinden zâlim olanlar dışında insanlar sizin aleyhinizde kıble için kullanabilecekleri bir hüccete (delile) sahip olmasınlar. Sakın onlardan korkup çekinmeyin, benim sizi cezâlarıdırmamdan korkun! Böylece size karşı olan nimetlerimi tamamlayayım da bu sayede doğru yolu bulasınız. “Nereden ve hangi araçla yola çıkarsan çık, namazda yüzünü mutlaka Mescit-i Harama (kıbleye) doğru çevir! (Ey Müslümanlar!) Dünyanuı neresinde olu/sanız olun, yüzlerinizi Mescit-i Haram tarafına döndürün ki,” İşte bu tekrar, kıble olayı ile ilgili durumun ne kadar önemli olduğunu te'kit, teyit ve teşdit içindir. Çünkü nesh olayı aslında beraberinde fitne ve şüphe durumunu da getirir. İşte bu tekrarların sebebi/Müslümanlar arasındaki şüpheyi önlemek ve gerçek üzerinde sebat etmelerini sağlamaktır. Dikkat edilirse bütün yapılan bu tekrarlarda farklı farklı yol ve yöntem izlenmiştir. Bu açıdan bunu yararları da buna göre farklıdır. “İnsanlar sizin aleyhinizde kıble için kullanabilecekleri bir hüccete (delile) sahip olmasınlar.” Yani, şam yüce olan Allah, âyetlerinde kıble konusunda hüccet gösterme ile alâkalı olarak size gereken tanıtmada bulunmuştu. Meselâ: “Herkesin yüzünü çevirdiği bir ciheti (kıblesi) vardır.” Bakara, 148. gibi. Yani Yahûdîler için sizin aleyhinizde, kıblenin tahvili (değiştirtmesi) ile alâkalı olarak Tevrât'ta yer alanın aksine aleyhinizde bir hüccet, delil ve kanıta sahip olmasınlar. Âyette, “hüccet/delil” ismi inatçıların sözlerine karşılık mutlak manada zikredilmiş oldu. Çünkü inat içinde olanlar, ileri sürdükleri görüşlerini sanki birer hüccet imiş gibi hep sunarlar. “İçlerinden zâlim olanlar dışında sizin aleyhinizde “İşte âyetin bu kısmı, “nas/insanlar” ifadesinden istisna edilmiş, dışarıda tutulmuştur. Yani Yahûdîler içinde oldukça inatçı olanlar dışında kalan diğerleri lehine ve sizin aleyhinize ellerinde bir hüccetleri bulunmasın. Çünkü Yahûdîlerin inatçı ve azılı takımı: “Muhammed bizim kıblemizi sırf eski dinine dönmek istemesi ve beldesini sevmesi bakımından bizim dinimizi terk etti. Eğer Muhammed hak ve gerçek üzere olsaydı mutlaka geçen peygamberlerin kıblesine, Beyt-i Makdis'e bağlı kalırdı.” Ya da bunun manası şöyledir: “Arapların atası olan İbrâhîm ve İsmâîl'in kıblesi durumundaki Kâ'be'ye doğru ibâdeti terk etmeniz bakımından Arapların sizin aleyhinize olarak ellerinde bu manada bit kanıtları olmasın.” “İçlerinde zâlim olanlar dışında” ifadesiyle işaret olunmak istenen Mekke halkıdırlar. Çünkü onlar bu kıble olayı üzerine şöyle demeye başlamışlardı: “Şimdi Muhammed gerçeği gördü ve böylece atalarının kıblesine dönmüş oldu. Artık atalarının dinine de döneceği zaman oldukça yakındır.” İşte bundan sonra onları uyarmak maksadıyla yeniden Rabbimiz meseleye şöyle girmiş oldu: “Sakın onlardan korkup çekinmeyin.” Sakın onların kıbleniz hakkındaki sakat görüşlerinden ve dil uzatmalarından korkup ürkmeyin. Çünkü onlar size zarar veremezler. “Benim sizi cezâlarıdırmamdan korkun!” Bunun için de benim emrime aykın hareket etmeyin. “Böylece size karşı olan nimederimi tamamlayayun da” Sizin aleyhinize bir hüccet bulamasınlar delil getirtmesinler için size gerçeği öğrettim. Bir de sizi doğru yola iletmemle ve Kâ'be'ye yönlendirmemle size karşı olan nimetlerimi tamamlayayım da... “Bu sayede, doğru yolu -İbrâhîm'in kıblesine dönme gerçeğini- bulasınız.” |
﴾ 150 ﴿