214Yoksa siz, sizden önce geçen ümmetlerin başlarına gelen durumlarla denenmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar ve sıkıntılar gelip çatmış ve öylene sarsılmışlardı ki, nihayet peygamber ve beraberindeki mü’minler: “Allah'ın yardımı ne zaman?” demişlerdi. İyi bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır. “Yoksa siz, sizden önce geçen ümmetlerin başlarına gelen durumlarla denenmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız?” (.......) kelimesinin başında yer alan, (.......) kelimesi muttasıla olmayıp münkatiadır. Çünkü bunun şartı, kendisinden önceki istifham, yani soru hemzesinin olmasıdır. Meselâ: (.......) gibi. Yani, bu ikisinden senin yanında bulunan hangisidir? Bunun cevabı ise şöyledir; Eğer yanındaki Zeyd ise, cevabı da “Zeyd” olur Ya da yanındaki Amr ise, cevabı da “Amr” olur. Halbuki Münkatia manasındaki (.......) ise, istifhamdan ve haberden sonra gelir. Bu da bu takdir de, (.......) ve hemze manasında olur. Dolayısıyla bunun takdiri de şöyle olur: (.......) Bundan önce gelen hemzenin ifade ettiği mana takrir ve tesbit içindir. Böyle bir durumu hesaba katınamalarını bertaraf etmek ve bunun uzak bir ihtimal olmadığını tesbit içindir. Yüce Allah, tüm açık delillerin ortaya konmasına rağmen peygamberlerin gelmesinden ve bu açık âyetlerden sonra ihtilâfa düştüklerini zikredince hemen bunların peşinden rasûlü Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)e ve mü'minlere cesaret vermek ve dinlerinde sebatlarını sağlamak için bu açıklamaya yer verdi. Böylece müşrikler ve ehli kitap ile olan ihtilâflarında, bunların Allah'ın âyetlerini inkâr etmelerine ve kendisine karşı olan düşmanlıklarına sabretmelerini istemektedir. İşte bu bakımdan en mübalağalı bir ifade ve en beliğ bir anlatım olan iltifat yoluyla onlara sesleniyor ve yukarıda mealini sunduğumuz gibi, “Ey îman edenler! Yoksa siz, ....” diye hitap devam ediyor. (.......) ifadesinde yer alan, (.......) kelimesinde “olabilme” durumunda ya da “Beklenen şey” durumundaki bir mana içerir. Yani, “Bu, denilen husus, beklenen ve olabilecek olan bir hâldir.” anlamındadır. (.......) ile de, geçen bu toplumların çektikleri şiddet ve sıkıntı konusunda örnek oluşturacak toplumlar olduğu gerçeğidir. “Sizden öncekilerden” , ifadesiyle bizden önce geçen peygamberler ve onlara îman etmiş olanlar, denmek isteniyor. “Onlara öyle yoksulluklar ve sıkıntdar gelip çatmış ve öylene sarsılmışlar ki,” (.......) kelimesiyle başlarına gelebilen ve örnek gösterilen sıkıntıları açıklıyor. Bu, yeni bir cümledir. Sanki birileri: “Bu söylediğin örnek gösterilen durum nasıl bir durum?” diye sorar gibi. İşte buna cevap olarak, (.......) buyurulmuştur. (.......) yoksulluk, sıkıntı ve şiddetli açlık. (.......) Hastalık, açlık vb. şeyler. (.......) akla hayale gelmedik belâlarla denenmeleri, âdeta deprem misali sarsıntıya uğratılmış olmaları.. “....nihayet peygamber ve beraberindeki mü’minler, (.......) demişlerdi. “Burada, (.......) kelimesi gaye içindir. Bu imtihanda öyle ki Resûlüllah ve mü'minler de, “Allah'ınyardımı ne zaman?” diye feryat ediyorlardı. Artık sıkıntı öylene had safhaya ulaşmış ki, bundan böyle sabredecek bir güçleri de kalmamıştı. İşte bunun'için de söyleyeceklerini söylemişlerdi. Bunu anlamı ise, zafer ve kurtuluş isteği ve arzusudur. Çünkü sıkıntı ve şiddet zamanı olabildiğince uzamıştı. “İyi bilin ki, Allah'ın yardımı Yalandır.” Bu cümle ile onların isteklerine karşılık verilmiş bulunuyor ve zaferin yakın bir gelecekte olduğu ifade ediliyor. Âyette geçen, (.......) kelimesini kırat imâmlarından Nâfi, mazi halin hikâyesi olarak raf ile (.......) şeklinde okumuştur. Meselâ: (.......) gibi. ( Yani; deve su içti, ta ki deve geviş getirip gevişini yutma kadar.) Diğer kırâat imâmları ise bir, (.......) izmariyle nasb ile ve istikbal/ gelecek manasıyla okumuşlardır. Çünkü, (.......) edatı istikbafmanası için alemdir, yani özel olarak bunun için kullanılır. |
﴾ 214 ﴿