273

(Bu yardımlar,) kendilerini Allah yoluna adayan ve bu yüzden rızık aramak için uğraşamayan fakirler içindir. Çekinip istemediklerinden dolayı bilmeyen kimseler onları zengin sanırlar. (Fakat sen ey Rasûlüm!) onları simalarından, tanırsın. Çünkü onlar, yüzsüzlük ederek kimseden bir şey istemezler. Siz hayır olarak her ne verirseniz muhakkak Allah hepsini hakkıyla bilendir.

“Bu yardımlar, kendilerini Allah yoluna adayan ve bu yüzden rızık aramak için uğraşamayan fakirler içindir.”

(.......) kelimesindeki cer edatı, bir mahzûf kelimeye taallûk etmektedir.

Yani, “Fakirleri hedefleyin, onlara verin.” demektir. Ya da bu, mahzûf bir mübtedanın haberidir.

Yani: “Bu sadakalar fakirler içindir.” demektir.

(.......) Kendilerini Allah yolunda adayan, demek, Allah yolunda cihat etmeleri sebebiyle başka bir şey yapamayan kimseler, demektir. Çünkü cihat onları ticaretten alıkoymaktadır. (.......) cihat ile meşguliyetleri, İslâm ordusunda hizmetleri, onları kazanç elde etmekten uzak tutmaktadır.

Bir tefsire göre bu âyette sözü edilen yoksullar Ashâb-ı Suffe'dir. Bunlar Kureyş muhacirlerinden olup sayıları dörtyüz kadar idi. Mekke'den Medine'ye sadece inançlarını yaşamak için göç eden bu insanların Medine de bir yuvaları yoktu, yalanları da orada bulunmuyordu. İşte bu kimseler Peygamber mescidinin bir bölümünde kendilerine yapılan bir gölgelik yerde kalıyorlardı. Bir bakıma ilk yatılı okul gibiydi. Bunlar burada Kur'ân öğreniyorlar, gündüzleri çekirdek kırarak çalışırlar, Medine'den aynlmayıp her savaşa hazır birlik hâlinde kâtilmak için beklerler ve gerek görüldüğünde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hemen bunlar savaşa gönderirdi. Ya da Resûlüllah’ın gönderdiği her savaşa bunlar kâtilırlardı. Kimin yanında fazladan bir yiyecek, içecek vb. gibi bir şey varsa, akşam olunca o kişi onu alıp bu kimselere getirir, yardımcı olurdu.

Çekinip istemediklerinden dolayı -durumlarını- bilmeyen kimseler onları zengin sanırlar.” Kırâat imâmlarından İbn Âmir, Ebû Cafer Yezid, Hamza, A'şa dışında Âsım ve Hubeyre, (.......) kelimesini burada görüldüğü gibi, (.......) olarak kırâat etmişlerdir. Diğerleri ise, (.......) harfinin esresiyle, (.......) olarak okumuşlardır. (.......) yani iffetleri sebebiyle istemekten ve dilenmekten kaçınırlar, dilenmezler.

(Fakat ey Rasûlüm!) Onları simalarından, tanırsın. “Çünkü; onların yüzleri iyi beslenememeleri yüzünden soluktur, benizleri sararmıştrr, üst başları perişandır. “Çünkü; onlar yüzsüzlük ederek kimseden bir şey istemezler.” İnsanların yakasına yapışıp mutlaka bir şey vereceksin gibisinden bir harekete girişmezler.

Bir tefsire göre bu âyet, kişinin yakasına yapışıp bir şeyler istemek dahil olmak suretiyle dilenmenin her çeşidini red ediyor. Nitekim; Şâir şöyle der:

( Burada, (.......) kelimesinin ifade ettiği anlam ne ise, (.......) kelimesinin ifade ettiği aynıdır. Burada, (.......) denilen yoldaki nirengi noktalarının bir anlam ifade etmediğini, yol göstermediğini dile getirirken bunun nehyini değil nefyini murat ediyor.

Yani; açık bir yoldadır ama, onun kılavuzluk eden nirengi işaretlerinden ya da trafik kurallarından yararlarııp aydınlarınııyor, demek gibi.

İlhah, bir şeye bağlı kalmak ısrar etmek, aynlmamak, demektir.

Yani; kendisine bir şey verilmeden veya bir şey almadan aynlmamak istediğini almakta ısrarcı olmak demektir. Nitekim bir hadiste şöyle buyurulmuştur:

“Şüphesiz Allah, diri, halim ve iffetli olanı sever, ağzı kötü söz söyleyen, adamın yakasından olmayıp ısrarla dilenen kimseye de buğz eder.” Bk. İbn Ebû Şeybe, Mûsannaf, 8/335.

Bir tefsire göre de bunun manası şöyledir: “Eğer bu tür kimseler bir şey isterlerse, onu istemekte ısrarcı olamazlar, adamın yakasına yapışıp illâ da şunu vereceksin demezler, uygun bir dil ile dertlerini dile getirirler.”

Siz hayır olarak her ne verirseniz muhakkak Allah, hepsini hakkıyla bilendir.” O'nun katında asla bir şey zayi olmaz.

273 ﴿