157

Ve “Allah elçisi Meryem oğlu Îsa'yı öldürdük” demeleri yüzünden (onları larıetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara Îsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler.

“Ve «Allah elçisi Meryem oğlu Îsa'yı öldürdük» demeleri yüzünden (onları larıetledik).”

Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) ya “mesih” adının verilmesi, Hazret-i Cebrâîl (aleyhi’s-selâm) tarafından mübarek bir zât olması için mesh edilmesi (dokunulması/sıvazlarınası) sebebiyledir. Bu manasıyla ona, türkçemizde, “el almış” manasında “memsuh” denilir. Ya da hastaları, anadan doğma körleri ve Abraş hastası olanları meshederek tedavi etmesi, onları sıvazla mak suretiyle iyileştirmesi sebebiyle kendisine mesih denmiştir. Bundan dolayı da mesheden, dokunan anlamında mesih olarak adlarıdmlmıştır. Mesih: Tercih edilen görüşe göre bu kelimenin Süryanîce bir kelime olduğudur. Kelimenin aslı meşiha'dır. Daha sonra Araplar tarafından Arapçalaştırılmıştır. Fakat bu konuda yapılması gereken en sağlıklı şey, bu kelimenin hangi anlama geldiği konusunda Arap dilinde araştırma yapmamaktır. Çünkü Arapça değildir. Bak. Tacu'l-Arus, 7/124. (mütercim.)

Kafirlerin bizim peygamberimize alay olarak Resûlüllah dedikleri gibi Yahûdîler de Hazret-i Îsa'nın Resûlüllah olduğuna îman etmedikleri hâlde alay olsun diye Resûlüllah diyorlardı. Çünkü kâfirler bizim Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)e, “Ey kendisine Kur an indirilen deli adam!” diye alay ederlerdi. Ayrıca ihtimaldir ki, her ne kadar Yahûdîler böyle dememiş olsalar da, Allah onu bu şekilde bu vasıfla niteledi.

Halbuki onu ne öldürdüler, ne de aslılar; fakat (öldürdükleri) onlara Isa gibi gösterildi.”

Rivâyete göre bir Yahûdî topluluğu hem Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) ya ve hemde annesine çirkin sözlerle hakarette bulundular, sövmeye kalkıştılar.

Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) da onlara şöyle beddua etti:

Allah'ım! Sen benim Rabbimsin, Sen beni, üflediğin Kelimenle yarattın Allah'ım! Bana ve anneme dil uzatarak iğrenç sövgülerle hakarete kalkısanlara lânet eyle, rahmetinden uzak kıl!” Allah da her ikisine hakarete kalkışanları maymun ve domuzlara dönüştürdü.

İşte bunun üzerine Yahûdîler bir araya gelip Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) yı öldürme karan aldılar. Yüce Allah da ona; “kendisini katına, semâya yük sekeceğini (göğe kaldıracağını) ve Yahûdîlerle beraber olmaktan kurtarıp anndıracağmı” bildirdi.

Bunun üzerine Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) da kendi adamlarına:

“Hanginiz benim benzerini durumuna sokulup öldürülmeyi, asılmayı ve nihâyetinde de cennete girmeyi ister?” diye sorar. Adamlarından birinin, “Ben istiyorum.” demesi üzerine Allah onu Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) ya benzetti, o da bunun üzerine öldürülüp çarmıha gerildi.

Başka bir tefsire göre de, Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) nın aleyhinde çalışan münâfık bir adam vardı. Bu adamı Yahûdîler öldürmek isteyince, onlara, “Ben sizi ona götüreyim, onun yerini size göstereyim.” dedi. Böylece gidip Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) nın evine girdi, bu arada Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) da göğe kaldmlmıştı (çekilmişti). Allah bu münâfık kimseyi Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) ya benzetti. Yahûdîler içeri girdiklerinde onu yakalayıp öldürdüler. Böylece Îsa'yı öldürdük” zannma kapıldılar.

Böyle bir şeyin olması câizdir. Çünkü bunlar öyle inatçı bir kavim idiler ki, Allah zaten onların inanmayacaklarını kesin biliyor ve bunu hülarıünü vermiş bulunuyordu.

(.......) kavli car ve mecrûr olan, (.......) kavline isnadolunmuştur. Bu tıpkı senin, “ona öyle hayal edildi/gösterildi” kavline benzer bir ifadedir. âdeta şöyle denilir: “Fakat onların gönlüne bir kez şüphe girdi.” Ya da bu, maktûlün zamîrine isnadolunmuş olabilir.

Çünkü, (.......) kavli bunu göstermektedir. Sanki şöyle denilir gibi: “Öldürdükleri kimse, ona benzetildi.”

“Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur” Çünkü Yahûdîler bu konuda anlaşmazlığa düştüler. Şöyle diyorlardı:

“Adamın yüzü, Îsa'nın yüzüne benziyor, fakat bedeni ise bizim adamımızın bedenidir.” Ya da bu tartışma ve ihtilaf Hıristiyanlar arasında şu manada cereyan etti:

Îsa bir ilâh (tann) idi, ya da Tanrının oğlu veya o üçün üçüncüsüdür.”

Bu âyette yer alan, “Sadece zanna göre davranmaktadırlar. “ifadesi münkati istisnadır. Çünkü zanna göre hareket etmek, kesin bilgi türüne girmez. Bu manada muttasıl değil münkati istisnadır.

Yani, bunlar zanlarına uymaktan başka bir şey yapmıyorlar demektir. Bir de bunların, “şüphe ve kararsızlık içinde bulundukları” gerçeği dile getiriliyor ve böyle nitelendiriliyor. İki şeyden hangisinin doğruluğuna karar verememiş olmaları yüzündendir. Çünkü önce şüphe ve sonra da zan ile vasıflarınışlardır. Dolayısıyla bu ikisinden birinin tercihi gerekir. Çünkü adamlar bu konu da şüphe içindedirler, kesin bir bilgileri yoktur. Ancak bir ize rastlamaları, bir belirti görmeleri sebebiyle, zan olarak “Bu odur” diyorlar.

Bir diğer tefsire göre, “Hazret-i Îsa'nın öldürüldüğü hakkında tartışanlar, o mu değil mi konusunda kesin bir şüphe içindedirler.”

Yani O'nu öldürdüklerine dair şüpheleri var. Çünkü bu kimseler kendi aralarında şöyle tartışıyorlar:

“Eğer bu öldürdüğümüz Îsa ise, bizim adamımız nerede? Eğer bu öldürülen bizim adamımız ise bu takdirde Îsa nerede?”

ve kesin olarak onu öldürmediler.”

Yani kesin olarak onu öldürmediler veya onlar Îsa (aleyhi’s-selâm) yı öldürdüklerine kesin kanaat getiremediler. Ya da gerçekten onu öldüremediler. Burada, (.......) ifadesi sırf, (.......) kavlini te'kit için gelmiştir.

Yani onu gerçekten öldürmediler.

157 ﴿