172

Ne Mesîh ve ne de Allah'a yakın melekler, Allah'ın kulu olmaktan geri dururlar. O'na kulluktan geri durup büyüklenen kimselerin hepsini (Allah) yakında huzuruna toplayacaktır.

Ne Mesîh -bu ifade Hıristiyanlara bir cevaptır-, ve ne de. Allah'a yakın melekler, Allah'ın kulu olmaktan geri dururlar.” Burası da meleklere tapan Araplara bir cevaptır. Dolayısıyla bu ikincisi, Mesih Îsa üzerine ma'tûf bulunmaktadır.

Mukarreb melekler demek Arş'ın çevresinde yer alan Cebrâîl, Mikâîl, İsrâ'fil ve ayrıca onların derece ve seviyesinde olan diğer melekler (Aleyhimü-s-Selâm) demektir. Dolayısıyla mana şöyledir:

Allah'a en yakın melekler de hiçbir zaman Allah'a kul olmaktan kaçınıp büyüklenmezler.”

Âyette sadece, “Mukarrep melekler de...” denildi, burada Allah'ın kulları olmaktan” ifadesine yer verilmedi. Bu ifadeye yer verilmeyip hazfedilmesinin sebebi, bundan önce geçen, (.......) kavlinin buna delalet etmesi sebebiyledir. Dolayısıyla söz uzatılmasına gidilmeyip öz ifadeyle geçilmiştir.

Mu'tezile mezhebine mensup olanlar bu ayete dayanarak meleklerin insanlardan üstün olduğu gayretine girişmişler ve şöyle demişlerdir:

Yükseliş ancak aşağıdan yukarıya doğru söz konusudur. Meselâ, filân kimse bana hizmetten kaçınmadığı gibi, babası da bundan kaçınmaz, denilir, fakat kölesi (işçisi) de bundan kaçınmaz denmez. Çünkü böyle bir ifade güzel olmaz ve yakışık almaz.

Buna göre, (.......) kavli, yani derece ve değer bakımından onlardan daha üstün olanları da Allah'a kul olmaktan kaçınmazlar, büyüklük taslamazlar, demektir. Çünkü bunun böyle olduğuna özellikle en yakın meleklerin de burada zikredilmesi gerçeği delalet ediyor, bunun böyle olduğunu gösteriyor.”

Bizim ise Mu'tezileye vereceğimiz cevap şöyledir:

“Biz de birinci gruptakilerin ikinci grupta bulunanlardan daha değerli ve üstün olduklarını kabul ediyor, bunu teslim ediyoruz. Fakat bu, bizim şu anda üzerinde durup tartıştığımız konuyla asla alâkalı değildir. Çünkü bu âyet gösteriyor ki bütün mukarreb (en üstün dereceli) melekler Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) dan daha değerli ve faziletlidirler. Biz ayrıca şunu da teslim ederek diyoruz ki, bütün mukarrep melekler beşerden (insanlardan) bir tek resul (elçi)den daha üstündürler. Çünkü Sünnet ehlinden bazı kimseler bu görüştedirler.

Ancak burada demek istenen şudur; meleklerin değerce insanlardan üstün olmaları, Levh-i Mahfûz'daki bilgilere sahip bulunmaları, doğurmaktan ve evlenmekten beri (uzak) olmalarına rağmen yani beşerde var olan bu manadaki özellikler onlarda olmamasına rağmen onlar Allah'a ibâdet ve kulluktan kaçınmıyorlar, herhangi bir büyüklük sergilemiyorlar. O hâlde bir başkasından dünyaya gelen, üremeye bağlı olarak varlıklarını sürdürenler nasıl olur da Allah'a kul olmaktan yüksünürler ve bundan dolayı büyüklük taslayıp kaçınırlar? Bu, olacak şey değildir. Çünkü insanlar meleklerin sahip oldukları güce sahip değiller, onların sahip oldukları ilimlere de sahip değiller. Nasıl olur da melekler kulluktan kaçmmazken, insanlar kaçınmış olsun!? İşte bu durum, yani büyük bir güce, genişçe bir bilgi dağarcığına sahip olmak, farklı bir yaratılışla yaratılmış olmak kimi ahmak kimseleri, (.......) noktasına kadar götürebiliyor. Meselâ Hıristiyanlar gibi. Bunlar Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) dan bu yönleri itibariyle kul olma özelliğini ortadan kaldırıyor ve ona ilahlık vasfım veriyorlar. Çünkü Hıristiyanlar bakıyorlar ki; Mesih Îsa (aleyhi’s-selâm) babasız olarak bir anne den dünyaya gelmiştir. Kendisi anadan doğma körleri, abraş (alaca) hastalı-'gına yakalannış olanları iyileştirerek sağlıklarına kavuşturuyor, ölüleri diriltiyor, evlerinde neleri yeyip içtiklerini neleri saklayıp depoladıklarını haber veriyor. İşte bu özellikleri sebebiyle onu kul olmaktan ayrı tutuyor ve ona ilahlık vasfını veriyorlar.

Bu kimselere şöyle denilir; sizin saydığınız bu özelliklerin en mükemmeli Îsa Mesih (aleyhi’s-selâm) te değil de melekler de vardır. Buna rağmen melekler Allah'a kul olmaktan ötürü büyüklük taslamıyor ve onlar bunu en büyük şeref kabul ediyorlar. O hâlde Mesih Îsa (aleyhi’s-selâm) bir takım farklı niteliklere sahiptir diye neden Allah'a kul olmaktan büyüklenip kaçınsın ki?

Özetlemek gerekirse deriz ki, insan oğlunun en özel olan kesimi -ki bunlar peygamberlerdir-, meleklerin en özel olanlarından da üstündürler. Bunlar da meleklerin Resulleri olan Cebrâîl, Mikâîl, Azrail ve benzeri meleklerdir. Evet bütün beşer peygamberleri bunlardan üstündürler. Meleklerin en önde gelenleri (özelleri) beşerden îman etmiş olanlardan daha üstündürler. Sıradan mu'minler (inanan) kesimin avam tabakası ise, meleklerin avam olan tabakasından daha değerlidirler.

İnsanların meleklerden üstün olduğuna ilişkin delilimiz öncelikli olarak şudur: İnsanlar heva ve nefse sahip olarak yaratılmış olmalarına ve bu çerçevede hareket etmelerinin doğalliğina rağmen Allah'ın rızasını elde etmek için heva ve heveslerini yenebilmişler ve ona uyarak hareket etmemişlerdir.

Peygamberler insan olmalarına rağmen ismet açısından meleklere benzer bir özelliğe sahiptirler. Peygamberler, nefsani arzu ve isteklerinin önüne geçmeleri ve bedensel bir takım taleplerine ket vurmaları sebebiyle meleklerden üstün hale gelmişlerdir. İşte bu bakımdan insanların yani beşerin itaati, meleklere oranla çok daha ağır bulunmaktadır. Zira insanın önünde sayısız engeller vardır, buna rağmen o bunları aşmayı başarmaktadır. Halbuki melekler böyle değildir. Zaten onlar doğal olarak öyle yaratılmışlardır.

İşte bütün bu gerçekler göz önünde tutulunca eldeki hadis rivâyetlerine göre insanlar sevap bakımından meleklerden daha fazlasına sahiptirler.”

O'na kulluktan geri durup büyüklenen -yükseklik havalarına bürünen- kimselerin nepsını(.......) (Allah) yakında huzuruna toplayacaktır.” Allah'a kulluktan kaçındıkları, yüksündükleri ve büyüklük tasladıkları için hepsini cezâlarıdıracaktır.

Yüce Allah bundan sonraki âyette ise daha detay açıklamalarda bulunarak şöyle buyurmaktadır:

172 ﴿