4Kendileri için nelerin helâl kılındığını sana soruyorlar; de ki: Bütün iyi ve temiz şeyler size helâl kılınmıştır. Allah'ın size öğrettiğin den öğretip avcı hale getirdiğiniz hayvanların sizin için yakaladıklarından da yeyin ve üzerine Allah'ın ismini anın (besmele çekin). Allah'tan korkun. Allah'ın hesabı pek çabuktur. “Ey Peygamber! Nelerin kendileri için helâl olduğunu sana soruyorlar.” Burada geçen, “Sual/Sormak” yani (.......) sözü içinde “demek, söylemek” yani “kavi” manası bulunmaktadır. İşte bu bakımdan, (.......) kelimesinden sonra, (.......) soru edatı gelmiş oldu. Sanki burada: “Onlar sana diyorlar ki/soruyorlar ki: Neler kendileri için helâl kılındı?” diye soruyorlar gibi. Dikkat edilirse burada, söylediklerini hikâye etmek/aktarmak kabilinden olmak üzere, “Bize neler helâl kılındı?” diye sorulmadı. Çünkü (.......) ifadesi gaip lafzıyla gelmiştir. Bu tıpkı şu cümleye benzer: “Zeyd mutlaka bunu işleyecek diye, yemin etti.” Eğer bunun yerine Zeyd, “Mutlaka işleyeceğim” demiş olsaydı bu da doğru olabilirdi. Dolayısıyla, “Bize helâl kılındı” demek de doğru olabilirdi. (.......) soru edatı burada mübtedadır. Haberi de, (.......) ifadesidir. Bu senin şu: “Onlar için hangi şey helaldir?” soru şekline benzeyen bir ifadedir. Bunun manası şöyledir: “Yiyeceklerden onlar için neler helaldir?” Yani kendilerine iğrenç olan ve insanın doğal olarak tiksindiği yiyeceklerin haramliği Kur'ân'da kendilerine okunup açıklanınca, bu defa bunlardan kendileri için helâl olan şeylerin neler olabileceğini sordular. İşte bu soru üzerine Rabbimiz şöyle buyurdu: “De ki: Doğal olarak insanın iğrenmediği ve şerî'atın haram/yasak saymadığı bütün iyi ve temiz şeyler sizin için helâl kılınmıştır.” Yani bunlar içerisinden iğrenç ve tiksindirici, pis ve murdar olmayan şeyler veya Allah'ın kitabı Kur'ân'da, Sünnet'te, İcma ve kıyas'ta hakkında haramlık hükmü bulunmayan her iyi ve temiz şey size helâl kılınmıştır. “Allah'ın size öğrettiği gibi eğitip öğreterek avcı durumuna getirdiğiniz hayvanların sizin için avlayıp getirdiklerini de yeyiniz.” Burada geçen, (.......) kavli, (.......) üzerine atfolunmuştur. Yani: “....size iyi ve temiz şeyler helâl kılındığı gibi, eğitip öğrettiğiniz hayvanların avladıkları da sizin için helâl kılınmıştır” demektir. Burada muzaf/tamlarıan. Ya da, “L” burada şart manasına kabul edilir ve bunun cevabı da, “yeyin” olmuş olur. (.......) Yırtıcı hayvanlardan ve kuşlar dan av avlamaları için eğilenler demektir. Meselâ: köpek, pars, tavşancıl kuşu, kartal, doğan, atmaca, şahin gibi kuşlar. Bir tefsire göre de (.......) kelimesi “Cerahat” kelimesinden alınmadır ve “yaralanak” demektir. Buna göre avın helâl olması için yaralarınış olması şarttır, “avcılar” kelimesi, “öğrettiniz” kelimesinden hâldir. Bunun hâl olmasındaki fayda ise -her ne kadar (.......) kelimesinden hâl olmasına gerek yoksa da- avlamayı bilen hayvanın eğitilmişlikle vasıflarınası içindir. Mükellib: Av hayvanlarını eğiten ve yetiştiren, öğretimlerini üstlenen demektir. Av hayvanları öğretmeni manasınadır. Bu kelime, esasen “kelb” kelimesinden türemedir. Bu ise köpek manasınadır. Çünkü genel olarak köpekler eğitildiği için bu kökten bir kelime ile konu değerlendirilmiştir. Kelimenin bu kökten türetilmesinin sebebi, genelde evcilleştirme olayı daha çok köpeklerde olması sebebiyledir Veya yırtıcı hayvanların genel ismi köpek/kelb olması sebebiyle bu isim verilmiştir. Nitekim bir hadiste şöyle Duyurulmaktadır: “Allah'ım! Ona/ Ebû Leheb'in oğluna köpeklerinden bir köpek musallat kıl.” Bak. Hakîm, Müstedrek;2/539. İşte peygamberimizin bu bedduası üzerine kendisine dil uzatan Ebû Leheb'in oğlu bir yolculuk sırasında bir Arsları tarafından parçaları mıştır. “Onlara öğrettiniz” ifadesi ya hâldir veya Yeni bir cümle/istinaf cümlesidir. Bu cümlenin i'rapta mahalli yoktur. Bu âyet aynı zaman da şu gerçeğin de bir delili ve delilidir. Şöyle ki: Herhangi bir ilim ya da bilgi öğrenen bir kimse mutlaka o bilgiyi o konuda ehil olandan ve en dirayetli bulunandan almalıdır. Nice kimseler vardır ki, ehil olmayan kimselerden ilim öğrenmeye kalkışırlar da sadece zamanlarını kaybederler. Ne zaman gerçekten değerli ilim adamlarıyla karşılaşırsa onlar karşısında hep parmaklarını ısırıp kalır. (.......) Allah'ın eğitme ve öğretme konusunda size avlarınayı öğrettiği gibi, demektir. (.......) kavlinde yer alan, “İmsak Ala sâhibihi” yani, “Sizin için yakaladılar” ifadesinden maksat: Avı yakalayan5 hayvanın avladığı avdan yememesi gerekir, getirip sâhibine teslim etmesi icab eder. Eğer avlarıan hayvan bir av köpeği ve benzeri bir hayvan tarafından avlarııp da bu av hayvanı ondan yerse, artık bu av yenmez. Ancak doğan ve atmaca gibi eğitilen kuşlar tarafından avlarıan bir av, bu avcı kuşlar tarafından yenmiş olsa bile, o avdan yenmesi haram değildir. Bu konu yerinde anlatılmıştır. “ve fakat üzerine Besmele çekip Allah'ın ismini anın.” Burada, “üzerine” deki zamîr, (.......) ifadesine râcidir. Bundan anlaşıları mana şu demektir: “Eğer o av hayvanını henüz canlıyken yetişirseniz, boğazlarken Besmele çekerek boğazlayın.” Yahut, (.......) deki zamîr, “Avcı hayvanlardan öğrettiğiniz” cümlesine yöneliktir. Bu takdirde mana şudur: “Hayvanı ava, salma sırasında Besmele ile gönderin.” “Allah'tan korkun.” Bütün bu anlatılanlar konusun da Allah'ın emrine karşı gelmekten sakının. “Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir.” Çünkü O sizin davranışlarınıza göre sizi hesaba çekecektir. O, bu konuda hiçbir engel tanımaz, O'nu durduran olmaz. |
﴾ 4 ﴿