6

Ey îman edenler! Namaz kumaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk hâlinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadmlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsamz) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla mesnedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister ki, şükredesiniz.

“Ey îman edenler! Namaz kılmaya kalkmak istediğiniz zaman abdestsiz iseniz, yüzlerinizi...”

Yani namaz kılmaya kalkmak istediğinizde,.. Bu tıpkı, (16, Nahl,97) âyetinde görüldüğü gibidir. Rabbimiz şöyle buyuruyor:

(.......)

Yani, “Kur'ân okumak istediğin zaman” demektir.

Burada bir fiilin/amelin istenmesi, o amel ile ilgili fiil kullanılmak suretiyle anlatılmıştır. Çünkü bir fiili işlemek ya da yapmak, onu istemeye bir sebep demektir. Bu bakımdan burada sebep oluşturan şey sebep yerine kullanılmıştır. Çünkü her ikisi arasında benzerlik bulunmak tadır. Bu da icaz için yani sözü uzatmamak için önemlidir. Bunu bir benzeri de şu hadistir:

Nasıl muamelede bulunursan karşılığında onunla muamele edilirsin.” Buhârî, Tefsîr, Sûre, 1. Bap.1.

Burada cezâya sebep olan girişe yine aynı cezâ lafzıyla açıklandı. Ki zaten bunu neden olan da o cezâ/cevap fiilidir. Cümlenin takdiri ise şöyledir: “Siz abdestsiz olduğunuz takdirde,... “Bu tefsir İbn Abbâs tara fından yapılmıştır. Ya da uykudan uyandığınızda. Çünkü uyku da abdest siz oluşun bir delilidir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashâbı her namaz için abdest alırlardı. 3-İbn Cerir, Tefsîr; 6/112

Bir tefsire göre de, her namaz için abdest almak ilk zamanlarda farz kılınmıştı. Ancak sonradan bu hüküm neshedilmiş/yürürlükten kaldırılmıştır.

Dirseklerinize kadar ellerinizi,...” Bura da yer alan, (.......) cer edatı mutlak manada gayeyi/son noktayı anlatır. Fakat yıkanma emri içerisinde “dirseğin” kendisi de dahil mi değil mi delil çerçevesinde ele alınması gereken bir konudur. Fakat burada görülen o ki, delile göre dirseklerin dışta kaldığıdır.

Çünkü, “Eğer darlık/sıkıntı içinde ise, rahatlığa kavuşana kadar kolaylık gösterin.” (2,Bakara,280)

Çünkü bir yerde zorluk ve güçlük varsa, sıkıntı bulunuyorsa, o, geciktirmenin, bekleme veya ertelemenin sebebidir. Kolayliğin var olduğu yerde ise illet yani sebep de ortadan kalkar. Eğer kolaylık bunun içinde ele alınırsa, bu durumda her iki hâlde de yani hem zorluk ve hem kolaylık hâlinde tehir/erteleme söz konusu olurdu.

Nitekim, “.... Akşama kadar orucu tamamlayın.” Bakara,187

Eğer orucu ta gecenin belli bir vaktine kadar geçirip geç vakte kadar bırakırsa, bu, visalin, yani sonraki oruçla birleştirmenin farz olmasını gerektirir/vacip kılardı.

Burada dirseklerin de yıkanmaya veya orucun da gecenin geç vaktine kadar sürdürülmeye dahil olduğuna bir delil de şu cümlenin içerdiği hükümdür. Meselâ:

Kur'ân-ı baştan sona kadar ezberledim.” Gibi. Ancak burada söz konusu olan Kur'ân'ın tamaminin ezberlendiğini anlatmak için bu cümlenin söylenmiş olduğudur. Nitekim Yüce Allah bir âyetinde şöyle buyurmaktadır:

“Mescid-i Harâm'dan Mescid-i Aksa'ya kadar.” İsrâ'.1

Bundan anlaşıları gerçek şu ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Kudüs'e gecele yin götürülüp Mescid-i Aksa'ya girmemiş olsaydı, İsrâ' denen bir olaydan söz edilemezdi. Bunun İsrâ' olabilmesi, ancak Mescid-i Aksa'ya girmesiyledir.

Şimdi biz kendi meselemize dönelim, “dirseklere kadar” ifadesine gelince, burada dirseklerin de yıkanmaya dahil mi, değil mi konusu ile ilgili olarak her iki husus için de elde bir delil yoktur. Ancak alimlerin çoğunluğu denilen Cumhûr bu konuda ihtiyatlı davranarak, dirseklerinde abdest alınırken yıkmması gerektiğine hükmetmişlerdir. Ancak İmâm Züfer ile Dâvud-u Zahiri âyetin mana gelişini dikkate alarak kesinlikle abdestte dirsekleri yıkamaya dahil etmemişlerdir.

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) den, abdest alırken, suyu dirsekleri üzerinde de gezdirdiği/yıkadığı rivâyet olunmuştur. Bak,Dare Kutni; 1/83

Başlarınızı meshederek” Burada meshetmekten kasıt, ıslak eli başa yapıştırmak, dokundurmaktır. İster başırı bir kısmını, ister tamamını kaplayacak şekilde meshetmek olsun; her ikisi de ıslak elin mesh yoluyla başa temas ettirilmesi ya da yapıştınlmasıdır. İmâm Mâlik işin ihtiyat yönünü ele alarak başırı tamaminin meshedilmesini, kaplama meshi benimsemiştir.

İmâm-ı Şâfiî ise işin yakin yönünü benimsemiş, ona göre mesh denilecek manada bir dokunmayı mesh olarak kabul etmiştir.

Yani başa dokundun mu, bu İmâm-ı Şâfiî merhuma göre meshtir.

Biz Hanefîler de, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)in açıklamasını esas almaktayız. Rivâyet olunduğuna göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Başırıın ön tarafını, perçemini ya da alın kısmını meshetmiştir. Müslim,274 “18, 83

Bu durumda Nasiye yani alın başırı dörtte biri olarak takdir olunmuştur. Dolayısıyla bizim Hanefî mezhebine göre başta meshin farzı dörtte birdir.

Topuklarınıza kadar ayaklarınızı yıkayıp abdest alın.”

Âyetin bu kısmında yer alan, “Ayaklarınız” kelimesini kırâat imâmlarından İbn Âmir, Nâfi, Ali Kisâî ve Hafs Lam” harfinin nasbıyla yani üstün olarak, (.......) okumuşlardır. Bu durumda âyetin manası şöyle olmaktadır:

“Yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi ve topuklarınıza kadar ayaklarınızı yıkayın ve başlarınızı da mesnedin.

Yani burada bir takdim ve tehir, yer değiştirme bulunmaktadır.

Yukanda adları geçen kırâat îmandan dışındaki imâmlar ise (.......) kavlini, (.......) kelimesi üzerine atfedilmiş olarak değerlendirerek, “lam” harfini, kesre/esre harekeli olarak yani, tıpkı, (.......) kelimesine benzeterek (.......) olarak okumuşlardır. Çünkü ayaklar yıkanan üç organ arasındadır. Ayakların yıkanması için de üzerine su dökerek yıkamayı gerektirir. Bu ise fazla su harcanmasına sebep olmaktadır, diye düşünülmektedir.

Aşırı su israfı da doğru olmadığından bunun önüne geçilmesi gerekir, çünkü israf yasaklarıan bir şeydir. İşte bu israfın önüne geçmek için ayaklar meshedilen baş organından sonra zikredilmiş ve kelime üzerine atfedilmiştir. Fakat bu atıf sebebi ayakların da tıpkı başırı meshedildiği gibi meshedilmesi için değil, ancak aşırı su israfım önlemek maksadıyla neredeyse, tıpkı başırı meshindeki gibi az su kullarıarak ayakların yıkanmasını belirtmektedir, aşırı su harcanmasının önüne geçilmesi uyansında bulunmak içindir. Yoksa çıplak ayaklara meshedilmek için değildir.

Hatta, “topuklara kadar” kavlinin gaye manasına gelen, (.......) yani, “....a kadar” edatıyla getirilmiş olmasının nedeni, her hangi bir kimse bundan çıplak ayakların da meshedilebileceği zanmna kapılmasın diye böyle bir yanlışı ortadan kaldırmak içindir. Çünkü şerî'at açısından ayakların meshi değil, yıkanması öngörülmüştür.

Nitekim “Camiu'l- Ulum” adlı eserde, (.......) kavlindeki “lam” (.......) harfinin mecrûr yani esreli olması (.......) kavline komşu/yakın olması sebebiyledir, yoksa mana bakımından buna atfedilmiş değildir.

Hatta sahih olarak gelen bir rivâyete göre, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir toplumun abdest alırlarken çıplak ayakları üzerine meshettiklerini görmüş bunun üzerine şöyle buyurmuştur:

“Vay o topukların ateşten başlarına gelecek olan hallerine. Buhârî,60. Müslim, 241/26. Ahmed, Müsned:21193

Ata İbn Rebah şöyle diyor: Allah'a yemin ederim ki, Resûlüllah’ın ashâbından herhangi birisinin çıplak ayakları üzerine meshettiklerini bilmiyorum. Onlar ancak bu organlarını, kirden arın maları için abdest aldıkları zaman yıkamakla emrolunmuşlardır. Çünkü ayaklar her zaman kir ve pas ile temas hâlindedir. Nitekim ayaktaki bu kirler de çoğu zaman gözle görülebilir bir hâl alır.”

Namaz ise yüce Allah için bir hizmettir. Her türlü kirden ve pastan annmış olarak Allah'ın huzurunda tertemiz durmak demektir namaz.

Çünkü Allahm huzurunda böyle tertemiz bir hâlde durmak, saygı bakımından daha yerinde bir harekettir. Bu hizmeti en mükemmel bir şekilde yerine getirmek manasınadır. Nitekim bir kralın huzurunda durmak isteyen bir kimse de böyle hareket eder. Bunun içindir ki şöyle denilmiştir:

“Şüphesiz kişi namaz kılarken, en güzel elbiseleri içerisinde kılma sı, sarık takması daha uygundur. Çünkü başı açık olarak kılmaktansa sarıkla kılmak -takke ile değil sarıklı olarak- daha güzeldir. Zira böyle bir davranış saygı bakımından da daha yerinde ve güzel bir harekettir.”

Eğer cünüp iseniz tepeden tırnağa yıkanın/boy abdesti alın.” Mümkün olduğunca bütün bedeninizi yıkayın.

Eğer hasta veya yolculukta iseniz, ya da doğal tuvalet ihtiyacınızı gidermiş seniz,”

Fahruddin Razi bu konuda diyor ki: Bunun manası şöyledir: Burada, (.......) ...gelmişse/gidermişse ifadesinin yer alması, abdestsiz olan hasta veya yolucu olan kimseye hemen teyemmüm etmesi gerektiği manası anlaşılmasın diyedir.'

Âyette geçen (.......) kelimesi, insanın tuvalet ihtiyacını rahat bir şekilde giderdiği yer demektir. Bu kelime burada kinaye olarak bu manada kullanılmıştır.

Yahut kâdirılara dokunmuşsanız/ (cinsi birleşme yapmışsanız), ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla mesnedin.”

Çünkü, “Allah sizin için herhangi bir güçlük çıkarmak istemez.”

Yani temizlik konusunda... Öyle olsaydı sizin için teyemmüme izin vermezdi “Fakat sizi tertemiz kılmak.” Şayet su ile temizlenme imkânını bulamazsanız toprak ile teyemmüm ederek böyle bir kolaylıkla tertemiz hale getirmek ister.

İslam esasları ile ilgili hükümleri koymakla size nimetini tamamlamak ister.” Azimet olarak sizden istediklerine karşılık ruhsat/kolaylık tanımak suretiyle bu husustaki nimetlerini de size tamamlamak ister.

ki şükredesiniz.”

6 ﴿