11Ey îman edenler! Allah’ın size olan nimetini unutmayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan korkun ve mü’minler yalnızca Allah'a güvensinler. “Ey îman edenler! Allah'ın size olan nimetim unutmayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti.” Rivâyet olunduğuna göre Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Amr İbn Ümeyye tarafından müşrik sanılarak yanlışlıkla öldürülen iki Müslüman'ın diyet bedeline kâtilmaları ve katkıda bulunmaları maksadıyla paylarına düşeni kendilerinden istemek üzere Yahûdî Kureyza oğullarına gitmişti. Giderken beraberinde Hazret-i Ebû Bekir, Hazret-i Ömer ve damatları Hazret-i Osman ile Hazret-i Ali de bulunuyordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunlardan paylarına düşen diyeti karşılamaları için istekte bulununca, “Olur Ey Ebû'l Kasım/Muhammed! Sen burada biraz otur, sana yemek ikramında bulunalım ve payımıza düşen şeyi de istediğin gibi toplayıp getirelim” demişlerdi. Böyle bir hileyle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ı ve beraberindekileri bir duvarın gölgeliğinde oturttular. Amaçları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ı orada öldürüp yok etmekti. Bu teşebbüs için bir Yahûdî olan Amr İbn Cihaş büyük bir taş parçasını damın üzerinden yuvarlayıp Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in üzerine atmaya çalışıyordu. Allah bu kişinin elini tuttu/ona bu fırsatı vermedi. Cebrâîl gelerek durumu Hazret-i Peygambere bildirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de hemen orayı terketti ve oradan ayrıldı. İşte bu âyetin iniş sebebi bu olaydır. Hafız İbn Hacer diyor ki: Bu rivâyette geçen, “İki Müslüman” ifadesini bu hadisin gelen rivâyet yolunda bulamadım, böyle bir rivâyete rastlayamadım. Aksine Mûsa İbn Ukbe'nin, “el-Meğazi” de açıkladığına göre öldürülen bu iki kişinin her ikisi de kafirdiler. Fakat her ikisinin de ellerinde emanları/dokunulmazlıkları vardı.” Ebû Nuaym'ın “Delail” adlı eserinde İbn Abbâs'tan rivâyet edilen hadiste de şu ifadeler yer almaktadır: “Amr b. Ümeyye, Kilaboğullarından iki adamla karşılaştı, her ikisinin de emanı/dokunulmazlıkları vardı. Fakat Amr b. Ümeyye bunu bilmiyordu. Bilmemesi sebebiyle onların her ikisini de öldürdü.” Bkz. Haşiyetu'l-Keşşaf, 1/614) (.......) Burada “nimet” kelimesinin zarfıdır. (.......) kavli, (.......) takdirindedir/manasındadır. Yani ellerini sizi öldürmek üzere uzattılar. Nitekim biri bir başkasına sövdüğünde, dil uzattığında, ona, (.......) denir ki, bu, “Ona dil uzattı, sataştı, sövdü” demektir. “Bir kimseyi dövmeye kalkıştığında ya da dövdüğünde de, (.......) denir. Nitekim bir âyette şöyle buyurulmaktadır: “Size ellerini ve dilleri ni kötülükle uzatacaklardır.” Mümtehine,2 “Bastu'l-Yed” demek, dövmek istenilen kimseye eli uzatarak döv meye kalkışmak demektir. “Allah onların ellerini sizden çekmişti.” Allah, o ellerin size uzanmasını engellemişti. “Allah'tan korkun. Ve Mü’minler yalnızca Allaha güvensinler.” Çünkü Allah hepsine yeter, O hepsini defeder ve hepsine engel olur. |
﴾ 11 ﴿