13Sözlerini bozmaları sebebiyle onları larıetledik ve kalple rini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrât'ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. “Sözlerini bozmaları sebebiyle onları larıetledir.” Âyetin başında yer alan, (.......) harfi, işin ve emrin büyüklüne işaret için getirilen mezîde/fazladan ek bir harftir. “Larıetledik.” Kovduk, uzaklaştırdık, rahmetimizden ırak ettik veya onları bir başka varlığa dönüştürdük ya da onlara vergi yükü yükledik, cizye bağladık. “Kalplerini katdaştırdık.” Kalpleri kupkurudur. Kalplerinde asla merhamet duygusu yoktur ve yumuşayacak da değildir. Kırâat imâmlarından Hamza ve Ali “katılaşma” kelimesini, (.......) olarak okumuşlardır. Bu da düşük, aşağılık, bir değer taşımaz manasınadır. Bu, âdeta, (.......) ifadesine benzer ki, geçmez kalp/sahte para demektir. “Onlar kitaplarındaki kelimelerin yerlerini/yer alan hükümleri tahrif edip değiştirdiler.” O Yahûdîler, indirilenin aksi manada âyetleri tefsirladılar. İşte bu, onların ne kadar katı yürekli kimseler oldukları gerçeğini açıklamaktadır. Çünkü Allah'a karşı iftiraya kalkışmaktan ve vahyini değiştirmekten daha büyük bir katı yüreklilik ve kalp kararmışliği gösterilemez. “Kendilerine öğretilen ahkamın (Tevrâtın) önemli bir bölümünü de unuttular.” Tevrât'ta kendilerine hatırlatıları hükümlerin büyük bir kısmım ve önemli bir bölümünü terkettiler. Yani Yahûdîlerin Tevrât'ı terketmeleri ve ondaki hükümlerden yüz çevirmeleri, büyük ve önemli bir kısmını işlemez ve uygulamaz hale getirmeleri demektir. Ya da kalpleri ve gönülleri öylene kâtilaşıp taş kesildi ki, öylene bozuldu ki, işte bunun bir sonucu olarak da Allah'ın hak kitabı Tevrât'ı tahrif edip değiştirdiler. Onda var olan bir çok hükümler hafızalarından yok olup gitti. İbn Mesud: “Bazan insan ma'siyetleri/günahlar yüzünden kimi ilimleri unutur” diyor ve buna gerekçe olarak da işte bu âyeti okuyordu. Ya da Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e îman etmek ve onun Tevrât'ta açıklarıan özelliklerini kabul etmekle emrolundukları hâlde, onlar bu konudaki görevlerini unuttular, bunu terkettiler ve hiçe saydılar. “İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün.” Çünkü bu onların zaten alıştıkları bir davranıştandır. Onlar için bu, doğal bir şeydir. Zira onların ataları da hep böyle idiler. Onlar da hep pey gamberlere ihanet ederlerdi. Nitekim senin zamanındaki bu Yahûdîler de sana ihanet içine girecekler ve seni ortadan kaldırmanın yollarına hep başvuracaklardır. Âyette geçen, (.......) sözcüğü, yani bir hıyanetlik, bir ihanet içerisinde olacaklardır, demektir veya içinde ihanet bulunan bir planın içerisinde ve üzerindeler manasınadır, ya da bir hain kimsenin veya ihanet içerisinde olan bir gurubun plarıı üzeredirler, demektir. Nitekim, (.......) denir ki bu ifade tıpkı, (.......) ifadesine benzer. Yani şiire doymayan, şiire susamış manasınadır. Diğeri de ihanetine doymayan, sürekli ihanet içinde hareket eden demektir. “Yine de sen onları affet ve aldırış etme.” Onların muhalefetine, karşı çıkmalarına rağmen kendilerini affet. Ya da onlar arasından îman etmiş olanlarını affet, onların geçmişte yaptıkları yanlışlar yüzünden kendilerini hesaba çekme, bağışla. “Ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilikler edenleri sever.” |
﴾ 13 ﴿