17“Sonra da onları her yönden, önlerinden, arkalanndan, sağlarından ve sollarından kuşatıp hiç beklemedikleri yollardan sokularak tuzağa düşüreceğim. Sen onların çoğunu nimetlerine şükredenler olarak bulmayacaksın” dedi. “Sonra da onları her yönden, önlerinden” kuşatıp âhiret hayatı hakkında şüpheye düşüreceğim, “arkalanndan” çevirip dünyaya düşkünlüklerini artırmaya gayret edeceğim, “Sağlarından” onların iyilik yapma taraflarından sokularak yapacağımı yapacağım “ve sollarından” yani kötülük işlemeleri tarafından “sokularak tuzağa düşüreceğim, dedi.” Burada, “sollar” kelimesi, “sol” kelimesinin çoğuludur. Yani genelde düşmanların birine saldırmaları için nasıl ki, onları dört bir taraftan kuşatırlarsa, “İşte ben de onları böylece kesin ve mutlak manada her taraftan kuşatarak kendilerini kurduğum tuzağıma düşüreceğim” demektir. Şakik-i Belhî diyor ki: “Hemen her sabah şeytan beni dört bir taraftan gözetlemeye başlar; Önce taraftan bana sokulur ve der ki: “Sakın korkmayasın. Çünkü Allah, çok bağışlayan ve çok esirgeyip merhamet edendir.” Onun bu telkini karşısında ben hemen şu mealdeki âyeti okurum: “Şurası bir gerçektir ki, ben, tevbe eden, îman eden ve sâlih amel işleyen ve böylece doğru yolda giden kimseyi bağışlarını.” (Ta-Ha, 82). Bu ilk hareketinde başaramayınca bu defa ikinci hamleyi yapar,ban arkamdan sokularak,beni gelecek endişesiyle korkutur. Ben de hemen şu mealdeki âyeti okurum: “Yeryüzünde debelenen her canlının rızkı sadece Allah'a âittir.” (Hûd,6) Bu ikinci hamlesinde de başanlı olamayınca bu defa üçüncü bir atağa geçer ve sağımdan girerek, beni övmeye, iyiliklerimi sayıp-dökmeye başlar. İşte ben de bunun üzerine şu âyeti okurum: “Güzel bir son muhakkak sorumluluk bilincinde olan takva sahiplerinindir.” (Â'raf,128) İblîs denen şeytan bu atağında da başanlı olamayınca bu defa solumdan, şehevi duygularını noktasından bana yaklaşır ve neni böylece ayartmaya çalışır. Ben de hemen şu âyeti okurum: “Artık, tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzu duydukları şey arasına set ve perde çekiIir.” (Sebe', 54).” Onların “şu, şu yönlerinden kendilerine sokulurum,” dediği hâlde, “onların üstlerinden ve altlarından girerim-sokulurum” dememiştir. Çünkü bu yerler Rahmet ve secde yerleridir. Bir de ilk iki maddede, “Min” cer edatı kullanılmıştır. Bu edat başlarıgıç noktasını belirleyen bir edattır. Son iki maddede ise, “An” cer edatı kullanılmıştır. Çünkü bu edat, inhirafa, bozulmaya delalet eder. “Sen onların çoğunu nimetlerine şükreden bulmayacaksın, dedi.” İnananlar olarak bulmayacaksın.. İblîs bunu zan ve tahminine dayanarak söylemiş ise de, bu zannında isabet etmiştir. Çünkü bir âyette şöyle buyrulmaktadır: “Andolsun İblîs, onlar hakkındaki tahminini doğru çıkardı.” (Sebe', 20) Veya bizzat yüce Allah'ın bunu meleklere haber vermesi üzerine o da meleklerden duymuş olabilir. |
﴾ 17 ﴿