8Evet, nasıl olabilir ki size galip gelseler, hakkınızda ne bir zimmet gözetirler ne de bir yemin? Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışırlar, kalpleri ise karşı durur (iba eder); zaten ekserisi insanlıktan çıkmış fâsıklardır. “Nasıl bir antlaşmaları olsun ki!? Eğer sizi yenip ele geçirmiş olsalardı,” Bu, müşriklerin söz ve antlaşmalarında durmayacaklarını, bunun oldukça uzak bir ihtimal olduğu hususunda bir tekrardır. Ancak burada fiili hazf olunmuştur. Çünkü ne denmek istendiği zaten anlaşılmaktadır. Yani; “Onların nasıl bir antlaşmaları olabilir ki? Onlar antlaşmalarına bağlı bir toplum mu ki? Halbuki onlar geçmişte îman ettik demelerine ve kesin söz vermelerine rağmen size üstün gelir ve sizi yenecek olurlarsa” demektir. “Onlar sizin için herhangi bir yemini ya dabir yakınlığı,” bir andı ve akrabaliği, “bir antlaşmayı asla gözetmezlerdi.” Bir antlaşmayı önemsemezlerdi. “Onlar ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çakşırlar.” îman edeceğiz vaatleriyle, antlaşmalarına sadakat göstereceklerine ilişkin sözde ifadeleriyle size yalâkalık ederler. Buradaki (.......) kavli bu kimselerin iç hallerini yansıtan ve dışları ile içlerinin aynı olmadığını gösteren bir mübteda/giriş cümlesidir. Bunların antlaşmalarına uymaktan uzak bir toplum olduklarını tespit eden bir cümledir. “Halbuki onların kalpleri antlaşmalara bağlı kalmaya -ve îman etmeye- engel oluyor. Çünkü onların çoğu insanlıktan çıkmış kimselerdir.” Antlaşmalarını bozan veya küfür de inat ederek ısrar edip direnen kimseler olup, kendilerini yalandan menedecek mertlik ve insanlıkları da yoktur, antlaşmalarını bozmaya mani olabilecek bir ahlâki karaktere de sahip değillerdir. Çünkü kimi kâfirler vardır ki onlar antlaşmalarına karşı vefakarlık gösterirler. |
﴾ 8 ﴿