12Ve eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar ve dininze saldırıya kalkarlarsa, o küfür öncülerini hemen öldürün -çünkü onların yeminleri yoktur- umulur ki vazgeçerler. “Eğer sizinle yaptıkları antlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar ve dininize herhangi bir şekilde saldırır ya da dil uzatırlarsa,” Yani yemin etmek suretiyle kesin bir şekilde antlaşma yaptıktan sonra bozarlarsa ve dininizi de ayıplayıp dillerine ve yazıların hedef edinirlerse, “Böyle küfür önderlerini hemen öldürün!” Onlarla savaşırı! Çünkü, (.......) kavli, (.......)demektir. Âyette geçen, (.......) kavli burada, (.......) zamîri yerine konulmuştur. Çünkü bu kimseler şirkin önderleridirler. Ya da bunlar Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i Mekke'den çıkarmaya karar vermiş olan Kureyş toplumun önderleridirler. Kimi İslam âlimleri şöyle demektedirler: “Bir zimmi yani gayri Müslim bir vatandaş açık olarak İslam dinine sataşırsa bu kimsenin öldürülmesi câizdir. Çünkü kendisi hakkında geçerli olan antlaşma, İslam dinine saldırmama esasına dayalıdır. Buna rağmen bu kimse dinimize herhangi bir şekilde saldmda bulunurlarsa, dil uzatırlarsa o kimse veya antlaşmalarını bozmuş demektir. Böylece zimmetten yani dokunulmazlık çıkmış olur. Kırâat imâmlarından Kufe okulu imâmları ve İbn Âmir, (.......) kelimesini âyette görüldüğü gibi iki hemze ile, “E imme” olarak okumuşlardır. Bunlar dışındaki kırâat imâmları ise bu kelimeyi bir tek hemze ile medsiz olarak ve sonrasında da esre harekeli bir “Y” harfi olduğu hâlde, (.......) şeklinde okumuşlardır.” Bu kelimenin aslı ise, (.......) olup tıpkı “Ef'ile ve A'mide” gibi. Kelime, imâm kelimesinin çoğuludur. İmad ve A'mide kelimeleri gibi. Birinci mim harfinin harekesi, sakin olan hemzeye verildi ve birinci mim harfi, ikinci mim harfine idğam olundu. Her iki hemzeyi de okuyan kırâat imâmları, bu durumda kelimenin aslına dayanarak hemzeleri ortaya çıkanyorlar. İkinci hemzeyi “Y” harfi olarak okuyanlar ise, bu harfin harekesinin kesre olması sebebiyledir. “Çünkü onların yeminleri yoktur.” Burada âyetin başında geçen, (.......) kavliyle bu kimselerin yeminlerinin varlığı kabul edilmektedir. Çünkü yüce Allah, onların ortaya koydukları, yeminlerini muradetmektedir. Sonra da, (.......) diyerek bu kavliyle de gerçekte onların yeminlerinin ne ifade ettiğini açıklamış oldu. İşte bu hüküm Hanefîlerin lehinde bir delildir. Çünkü bize göre kâfirlerin ettikleri yemin yemin olarak sayılmaz. Ancak İmâm-ı Şâfiî merhuma göre bunun manası, “O kâfirler yeminlerine bağlılık göstermezler, vefalı olmazlar” demektir. Çünkü İmâm-ı Şâfiî'ye göre kâfirlerin yeminleri de yemindir. Zira âyette, “Yeminlerini bozarlarsa” ifadesiyle onların da yeminlerinin var olduğu belirtmiş olmaktadır. Kırâat imâmlarından İbn Âmir, (.......) kavlini, (.......) olarak okumuştur. Yani onların İslam'ı yoktur, demektir. “Umulur ki (bu tutum ve davranışlarından) vazgeçerler.” Bu cümle, (.......) kavline müteallik bulunmaktadır. Bu ikisi arasında yer alan cümle ise mutarıza cümlesidir. Yani mana şöyledir: “Sizin bu kimselere karşı savaşma amacınız, onlarda görülen küfür ve benzeri kötülüklerden vazgeçirilmeleri esasına yönelik olsun.” Şüphesiz bu ifade, yüce Allah'ın kötülük işleyenlere karşı ne kadar fırsat tanındığının bir göstergesidir. |
﴾ 12 ﴿