15Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler; ya bundan başka bir Kur'ân getir veya bunu değiştir” dediler. De ki: onu kendiliğimden değiştirmem venim için olancak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem büyük günün azâbından korkarım.” “Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman” Burada geçen, (.......) kelimesi hâldir. “(Öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler” yani putlarının ve puta tapmalarının Kur'ân tarafından yerilmesinden kızıp öfkelenenler, ki bu tehdit aslında hakkı tanımayanlara yöneliktir.-: Bize bundan başka bir Kur'ân getir -yani bizi öfkelendirmeyecek, çığırdan çıkarmayacak başka bir Kur'ân getir ki sana uyalım- ya da bunu değiştir - yani azap âyetleri yerine rahmet içeren âyetler, içinde ilâhlar ifadesinin yer almayacağı ve o ilâhları yermeyecek olan âyetler getir-'dedi.” İşte bunun üzerine, böyle bir değişiklik konusunda onlara cevap verilmesi emri kendisine verildi. Bilindiği gibi böyle bir değiştirmeyi insan yapabilir, bu onun kudreti dahilindedir. Bu da azap âyetleri yerine rahmet âyetlerini koymak ve tanrılarını yeren bir şeye yer vermemekle olabilir. Ancak burada Resûlüllah aldığı emir ve uyan gereği, onlara şöyle denmesi istendi: “De ki: onu kendiliğimden değiştirmem venim için olancak şey değildir.” Böyle bir işi kendi kafama göre yapmam bana helâl değildir, bu, benin yapabileceğim bir şey değildir. “Ben bana vahyolunandan başkasına uymam.” Ben herhangi bir ilâveye veya çıkarmaya gitmeksizin, bir değişiklik yapmaksızın sadece Allah'ın bana gönderdiği vahye uyanırı, buna uymak zorundayım. Çünkü size getirdiğim bu şeyler, benim kendiliğimden getirdiğim bir şey değil ki değiştirme imkânım olsun. Ben asla böyle bir şey yapmam, yapamam. “Çünkü Rabbime karşı isyan edersem, büyük günün azâbından korkarım.” Eğer böyle bir değiştirme işini kendiliğimden, kafama göre işleyecek olursam, o dehşetli kıyamet gününün azâbından korkanın. Bu Kur'ân'dan başka bir Kur'ân getirme isteği, insanın yapabileceği bir şey değildir. Bu, onun güç yetiremeyeceği bir şeydir. Böylece onlar için, bunun apaçık bir mu'cize olduğu gerçeği de ortaya çıkmış oldu. Fakat buna rağmen onlar bundan âciz olduklarını bir türlü itirafta bulunmuyor ve kabullenmiyorlardı. Ancak sadece şöyle demekle yetiniyorlardı: “Eğer isteseydik biz de bunun gibisini söylerdik.” (Enfal, 31) Vahiy bakımından bunların, (.......) kavliyle böyle bir şey demek istedikleri ihtimali yoktur. Çünkü Rabbimizin, (.......) kavli bu gerçeğe işaret etmektedir. Ancak bunların böyle bir isteğe kalkışmalarındaki asıl amaçları bir hile, bir tuzaktır. Mevcut hak olan Kur'ân’ın değiştirilip yerine bir başka Kur'ân getirilme istekleri ise, burada bu inkârcıların, “Bu Kur'ân'ı sen kendin uydurdun” diye düşünmelerinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla sen kendin bunu uydurduysan, elbette bunu değiştirmeye de gücün yeter, öyleyse onun yerine başkasını getir, onu başkasıyla değiştir, demek istiyorlar. Onu değiştirme istekleri ise, içinde bulundukları durumu denemek içindir. Eğer böylece onu değiştirme gibi bir durum sergilerse, bu takdirde de ya Allah onu helâk eder ve böylece kendileri de ondan kurtulmuş olurlar, ya da helâk etmez, ancak bu durumda da onlar için bir alay ve eğlence konusu olur. Çünkü Hazret-i Peygamberin Kur'ân'da değişiklik yapması hâlinde bunu, bu defa onun aleyhinde bir hüccet olarak kullanacaklar ve onun Allah'a karşı yalan uydurduğunu böylece doğrulamış olacaklardır. |
﴾ 15 ﴿