43

Kral dedi ki: “Ben rüyada yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek gördüm. Ayrıca, yedi yeşil başak ve diğerlerini de kuru gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya tefsirluyorsanız, benim rüyamı da bana tefsirlayınız.”

Kral dedi ki: Ben rüyada yedi ank ineğin yediği yedi semiz inek gördüm. -Hazret-i Yûsuf (aleyhisselâm) un zindandan kurtuluş zamanı yaklaşırıca, tam bu sırada Mısır kralı Reyyan b. Velit çok ürkütücü bir rüya görür. Gördüğü rüyasında yedi semiz ve yedi cılız inek kupkuru bir nehirden çıkıyorlar ve bu arada yedi cılız ve ank inek diğer yedi semiz ve besili inekleri yutuverirler.- Ayrıca, yedi yeşil tfaşak ve diğerlerini de kuru gördüm.” Bir de rüyasında iyice dane tutmuş yedi yeşil başak ile yedi kupkuru başak görür. Fakat kuru başakların ise hasat ve biçme zamanı gelip çatmış, biçilmeyi bekliyor. Kuru olan başaklar, yeşillerin üzerine sanlrmşlar ve neredeyse onları bitiriyorlar. Kuru olanlar yeşil olanlarına baskın geliyorlar. İşte kral bu rüyalannm tefsirunu, tabirini adamlarından istemişse de, kendisini tam anlamıyla tatmin eden bir tefsir getiremediler, kavmi arasında da buna ehil birilerini bulamadı. Söylendiğine göre, Hazret-i Yûsuf'un ilk çilesi de rüya ile başlamış ve sonuçta kurtuluşu da rüya ile olmuştur.

(.......) kelimesi, “Semiyn” ve “Semiyne” kelimelerinin çoğuludur. (.......) kelimesi ise, ank, zayıf, cılız gibi manalara gelir.

“el-Acef': kendisinden sonra semizlik bırakmayan, demektir.

(.......) kelimesinin, “Acfae” kelimesinin çoğulu olmasının nedeni, yani, “Ef'ale-Fa'lae” ölçüsünde geliş sebebi zıddı olan kelimeye göre çoğul yapılmış olmasındandır. Aslında, “Ef'ale-Fa'lae” kalıpları, “Fial” kalıbında çoğul olarak gelmezler. Kelimenin zıttı (.......) kelimesidir. Bunlar adetleri gereği benzer olanı yine benzer olana hamledeler, karşıt ya da zıt olanları da zıtlarıyla karşılarlar.

Yani, “İcaf zıttı olan “Siman” ile aynı kalıpta getirilmiştir.

Bu âyette ayrıca şuna da delalet vardır: Kuru olan başaklar da tıpkı yeşil başaklar gibi yedi tane idiler. Çünkü söz, yedi semiz ve etli sığır ile yedi cılız ve zayıf sığır ve bir de yedi yeşil başak üzerinde dönmektedir. Bu da, bundan sonra gelen diğerleri kuru başak ifadesiyle, “diğer” kelimesinin yedi sayısını içerdiğini gerekli kılar. Mana itibariyle diğerleriyle aynı olmasını icabettirir ve içine alır.

Dolayısıyla (.......) kavliyle, diğer yedisi de kuru yedi başak, anlamına gelir.

Ey ileri gelenler!” Sanki böyle demekle, bilim adamlarından ve bilge kimselerden önde gelenler kastedilmekte gibidir.

Eğer rüya tefsirluyorsanız, benim rüyamı da bana tefsirlaymız.” Burada, (.......) kavlinde olan lam harfi beyan içindir. Bu, âdeta (.......) (Yûsuf, 20) kavli gibidir. Ya da mefulü bih fiile takaddüm edince yani fiilden önce gelince, bu takdirde fiil onda amel etmede kendisinden sonra gelen mefule göre daha az bir kuvvettedir. Çünkü eğer meral yani tümleç ya da nesne fiilden sonra gelirse, bu açıdan mefûl daha bir güçlü olur.

Meselâ; “Abberturrü'ya” ve “Lirrü'ya abbetu” da diyebilirsin.

Yahut da, (.......) kavli, “Kane” fiilinin haberidir.

Meselâ, (.......) gibi denir ki, eğer bununla bağımsız ve o iş için görevli ise, böyle denir. (.......) bir başka haberdir veya hâldir. “Rüyayı tabir ettim” demek aslında, ben onun sonucunu anlattım, sonunda ne olabileceğini tefsirladim, anlamındadır.

Meselâ: (.......) dediğinde bu, “Ben nehrin suyunu ta ki en geniş alana yayılarıa, kendine en geniş yolu açana kadar kestim” demektir. Bire de bunun benzeri, “Ben rüyayı tevil ettim” dediğinde, bununla sen, “Onun sonuçta varabileceği şeyi anlatmaya, tefsirlamaya çalıştım, demiş olursun. Çünkü bu, neticede onun varacağı noktasıdır. Şeddesiz olarak, (.......) dendiği zaman bu, kanıtlamanın dayandırıldığı şey demektir ki, şayet karşıdaki bir inkârcı havada değil ve ortaya konulan kanıtlarla hemen ikna oluyorsa şeddesiz olarak bu kelime konuşulur. Eğer o kimselerin inkârcı olduklarını görürsen bu defa bu kelimeyi şeddeli olarak (.......) diye aktarınsın. Ta'bir ve Muabber kelimeleri de bu manadadırlar.

43 ﴿