50

Adam bu tefsiru getirince kral dedi ki: “Onu bana getirin!” Elçi, Yûsuf'a geldiği zaman, Yûsuf dedi ki: “Efendine dön de ona: Ellerini kesen o kâdirıların zoru neydi? diye sor. Şüphesiz benim Rabbim onların hilesini çok iyi bilir.”

Adam bu tefsiru getirince kral dedi ki: Onu bana getirin!'Elçi, Yûsuf'a geldiği zaman, Yûsuf dedi ki:”

Efendine -krala- dön de ona: Ellerini kesen o kâdirıların zoru neydi?'diye sor.” Hazret-i Yûsuf bu hususta oldukça dikkatli davranarak, kralın çağnsma hemen icabet etmeyi ağırdan aldı. Önce kadmların yaptıklarını gündeme getirdi ki, kendisinin hangi sebepten ötürü hapsedilip zindana atıldığının açıklanmasını ve böylece beraatım yani aklanmasını istiyordu. Çünkü ileride kendisini kıskananlar kralın yanında onu kötülemeye kalkışamasmlar, böyle fırsat bulamasınlar istiyordu. Çünkü bu hasetCinler yarın bu durumu bir basamak yapmak suretiyle onu kralın gözünden düşürebilirlerdi. Bir de: “Yedi yıl müddetçe zindanda kalmasının sebebi büyük bir işe kalkışüğmdan ve önemli bir suç işlediğinden dolayıdır” demelerinin önünü almak istemesindendi.

Ayrıca bundan şöyle bir sonuç da çıkmış olmaktadır; herhangi bir töhmet ve iftira ile karşı karşıya bulunan bir kimsenin bundan aklanması için kendisini olanca güç ve imkanlarıyla savunması ve buna karşı direnmesi, böylece yapılan iftiraları ortaya koyup sergilemesi de gerekli ve zorunludur, bir vecibedir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:

“Yûsuf’un asaletine ve sabrına hayret etmişimdir. Allah kendisi mağfiret buyursun, kendisine yedi arık ve yedi semiz inek hakkında kendişine sorulduğunda, bilgisine başvurulduğunda hep sabretmiştir. Ben onun yerinde olsaydım, beni zindandan çıkarmadıkça onlara istedikleri cevabı vermez, önce beni salıvermelerini şart koşardım. Yine ona elçi geldiğinde de hayret etmişimdir. Çünkü o elçiye;'efendine, krala dön..'diye söylemiştir. Ben onun yerinde olsaydım, zaten zindanda kaldığım kadar kalmışım, hemen çağrısına çabucak icabet ederdim ve çıkmak üzere kapıya koşardım. Herhangi bir mazerete de sarılmazdım. Şüphesiz Yûsuf gerçekten halım ve işleri acelecilikle ele almayan biri idi.” Bak. El- Dürrü'l-Mensur;4/548

Dikkat edilirse Hazret-i Yûsuf (aleyhisselâm) kendisinin zindana atılmasına ve eza görmesine neden olan hammefendisinin adım bütün yaptıklarına rağmen vermemiştir. Görüldüğü gibi sadece ellerini kesen kadınlardan söz etmekle yetinmiştir ki bu onun ne kadar asil ve ne kadar edepli bir kişi olduğunu göstermektedir.

Şüphesiz benim Rabbim onların hilesini çok iyi bilir.”

Yani onların kurdukları düzen öyle bağışlanacak türden bir şey değildir, çok büyük bir hiledir. Fakat bunun böyle olduğunu ise ancak yüce Allah bilir ve O, bu sebepten dolayı da o kadmları cezâlarıdıracaktır.

Hazret-i Yûsuf'a zindandan almak üzere giden elçi, oradan Hazret-i Yûsuf'un mesajıyla krala döner. Kral da hemen ellerini kesen kadmları ve Azîz'in eşim huzura çağınr ve sonra onlara

50 ﴿