4

Helâk ettiğimiz hiçbir ülke yoktur ki hakkında (bizce) bilinen bir yazgı olmasın.

Helâk ettiğimiz hiçbir ülke yoktur ki hakkında bizce bilinen bir yazgı olmasın.” Burada geçen, (.......) kavli, (.......) kelimesine sıfat olarak gelmiştir. Ancak kural gereği, sıfat ile mevsûfu arasına vav harfinin girmemesi icab eder.

Tıpkı: (.......) (Şuara, 208) âyeti olmalıydı. Ancak burada araya vav harfinin girmiş olması, sıfatın mevsûfa bağlılığını pekiştirmek içindir. Çünkü vav harfi olmasızın mevsûfa bağlı olan sıfatın daha da pekiştirilmesi için vav harfi getirilir.

İşin aslı şöyledinBu cümle mevsûf bir isim hükmünde sayıldığından, (.......) kelimesinin hâli olmalıdır. Sanki şöyle denilmektedir: “Kasabalardan helâk ettiğimiz herhangi bir kasaba yoktur ki...” demektir.

Yani vasıf olarak değil. (.......) yani bilinen bir yazgıları vardır ki bu da onların Levh-i Mahfûz'da yazılı bulunan süreleridir ve bu gayet açıktır. Nitekim Rabbimizin şı kavlini görmez misin? Bak ne buyuruyor:

4 ﴿