19Yine böyle onları dirilttik ki, kendi aralarında (birbirlerine) sorsunlar. İçlerinden biri “Ne kadar kaldınız?” dedi. “Bir gün ya da günün bir parçası (kadar kaldık) dediler. (Kimi de şöyle dedi) “Ne kadar kaldığını Rabbiniz daha iyi bilir. Birinizi şu gümüş (para) ile şehre gönderin baksın hangi yiyecek daha temiz (ve nefisallallahü aleyhi ve sellem) ise ondan size rızık getirsin. Fakat çok dikkatli davransın, sakın sizi birine sezdirmesin. Allah'ın uyutmaya da diriltmeye de kâdir olduğunu göstermek için onları, bu uykuya daldırdığımız gibi uyandırdık. Birbirlerine sorsunlar da durumlarını ve Allah'u Teâlâ'nın, kendi üzerlerinde icra ettiklerini öğretsinler, ibret alsınlar. Allah'ın kudretinin bahşettiği nimete şükretsinler. Onların reisleri “Ne kadar kaldınız?” dedi. “Bir gün yada günün bir parçası (kadar kaldık)” dediler, bu zannı galibe göre verilmiş bir cevaptır. Burada içtihadın câiz olduğuna ve zannı galip ifade eden sözlerin söylene bileceğine dair deliller vardır. İçlerinden bir kısmı, onların kalmayla ilgili bu sözünü inkâr ederek “Ne kadar kaldığımızı Rabbiniz daha iyi bilir” dediler, sanki onlar, müddetin çok uzun olduğunu ve onun miktarını Allahtan başka kimsenin bilemeyeceğini delillere bakarak ya da ilham yoluyla anlamışlardır. Rivâyet edildiğine göre onlar mağaraya sabah vakti girdiler. Uyanmaları ise öğleden sonra oldu. Bu onlara aynı günde oldukları zannını verdi. Ancak tırnaklarına ve saçlarına baktıklarında bu (ikinci) sözü söylediler. İbni Abbâs (ra.) rivâyete göre onların sayısının yedi olduğunu söylüyor ve “Çünkü âyette içlerinden biri'ne kadar kaldınız'dedi. Ona cevap olarak “Bir gün ya da günün bir parçası (kadar kaldık)” dediler. Bu çoğuldur. En azı üçtür. Sonra kimileri de: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir'dediler. Bu da başka bir grubun sözüdür. Böylece yedi oldular. Sonra “birinizi şu gümüş para ile şehre gönderin” dediler, sanki burada “Rabbiniz bunu daha iyi bilir, sizin de gücünüz bunu bilmeye yetmez. Öyleyse siz, sizi ilgilendiren başka bir şey yapınız ve içinizden birini Yemliha'yı gümüş para ile gönderiniz. Bu gümüş, para haline getirilmiş de olabilir, getirilmemiş de olabilir.” (.......) kelimesinde ki (.......) Ebû Amr'a, Hamza'ya, ve Ebû Bekir'e göre sakindir. Şehir Tarsus'dur. Kaçışları esnasında yanlarına para almaları, nafaka ve yolcuya gerekli olan diğer eşyanın alınmasının Allah'a tevekkül edenlerin görüşü olduğuna delildir. İşi tesadüflere bırakan ve başkalannın nafakalanna bel bağlayanların görüşü değil. Beytullah'a karşı şiddetli arzu duyan âlimlerin bir kısminin “Bu sefer için gözya şı ve rahmâna tevekkülden başkası gerekmez” demeleri ayrı bir mevzudur. Baksın hangi yiyecek daha lezzetli, daha temiz, daha çok ucuz ondan bir rızık getirsin. Fakat aldanmaması için yapacağı alışverişte ya da tanınmaması için gizlenme işinde çok dikkatli davransın. Sakın sizi birine sezdirmesin. Anlamadan bizi öğrenecekleri bir iş yapmasın. Burada'onun diğerlerine hissettirmesi'diye söylendi, çünkü sebep olur. |
﴾ 19 ﴿