11

Bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir gruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın. Aksine o, sizin için bir iyiliktir, onlardan herbir kişiye, günah olarak ne işlemişse (onun karşılığı cezâ) vardır. Bu günahın büyüğünü yüklenen kimse içinde çok büyük bir azap vardır.

İfk sözü, yalan ve iftiradan oluşan mananın en beliğidir. Aslı (.......) dur. Değiştirmek ve çevirmek demektir. Çünkü o, anlamı değiştirilmiş bir sözdür. Burada kastedilen Âişe (radıyallahü anh) nin üzerine atıları iftiradır.

Âişe anlatıyor: “Beni Mustalık gazasında gerdanliğimı kaybettim. Bu sebepten geri kaldım. Hafifliğimden dolayı hevdecin boş olduğu anlaşılmadı. Onlar gittiklerine Safvan b. Muattal (geldi) devesini çöktürdü. (Deveye bindim) ve onu şevketti. Onlar konakladıktan sonra onlara yetiştik. Benim hakkımda helâk olan olmuştur. Bir ay hastalandım. Nebi (sallallahü aleyhi ve sellem) “Nasılsın?” diye soruyordu. Önceleri gördüğüm lütfü ondan göremiyordum. Babamın teyzesi Ümmü Mıstah (bize gelmişti, yürürken) tökezleyince “kahrolası Mıstah” dedi. Bu sözüne karşı çıktım, o da bana iftira olayım haber verdi. Bunu işitince hastaliğim arttı. Ana-babamın (evine gittim) orada geceledim. Gözyaşım dinmiyordu, uyuyamıyordum. O ikisi (anam babam) ciğerimin parçalandığım zannettiler. Sonunda Nebi (sallallahü aleyhi ve sellem) “Ey Humeyra, müjdeler olsun sana. Şüphesiz ki Allah beraatini indirdi” buyurdu. “Allaha hamdolsun, sana teşekkür yok” dedim.

(.......) Ondan kırka kadar, bir araya gelmiş kişiden oluşmuş bir topluluktur. Onlar; münâfıkların başı Abdullah b. Ubey, Zeyd b. Rifaa, Hassan b. Sabit, Mistah b. Esare, Hamne binti Cahş ve onların yardımcılarıdır. Bu içinizden, müslüman cemaatinden bir gruptur. Onlar, iftiranın mü’minlerden değil de kâfirlerden meydana geldiğini zannetmişlerdi. Bu iftirayı Allah katında şer olarak hesap etmeyin. Aksine o sizin için hayırlıdır. Çünkü Allah size o belâyı isabet ettirdi sonra da onsekiz ayetlik beraati indirdi. Hitap, Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e, Ebû Bekir’e, Âişe'ye Safvan'a ve bu hususta ona kötülük yapan mü’minleredir. O topluluktan herbiri için, günahı, bu işe daldığı kadar olan bir cezâ vardır. Çünkü bir kısmı gülmüş, bir kısmı konuşmuş ve bir kısmı da susmuştu. O topluluktan günahın büyüğünü yüklenen Abdullah b. Ubey içinde büyük bir azap, yani cehennem vardır. Anlatıldığına göre Safvan, Âişe'nin hevdeciyle oun yanından geçti. O kavminden olan bazı kimselerle birlikteydi, “Bu kimdir?” dedi. Âişe'dir” dediler. Bu cevap üzerine o “Vallahi, ö ondan, o da ondan kurtulmamıştır” dedi. Bundan sonra Allah bu işe dalanları azarlamıştır. Şöyle buyurmuştur:

11 ﴿