59(Ey Resûlüm Muhammed!) De ki: “Hamd Allah'a mahsustur. Selâm onun seçtiği kullarına.” Allah mı daha hayırlıdır, yoksa onların ortak koştukları mı? Ey Resûlüm Muhammed! “De ki: Hamd Allah'a mahsustur. Selâm onun seçtiği kullarına.” Allah (celle celâlühü), bu âyette, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendisine hamd etmesini, sonra da kullarından seçtiklerine de selâm getirmesini emir buyurmaktadır. Böylece Yüce Allah, aşağıda gelecek olan hususlarda, onun birliğine, kudret ve vahdaniyetine, her şeye kâdir olduğuna delalet eden konulara dair Resuhıllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) bilgilendirme konusunda bir hazırlık mahiyetindedir. Çünkü bu, önemli olan her hususta konuşan kimselere bir tür öğretmedir ve herhangi bir işe başlarken mutlaka bu iki şeye, Allah'a ham, salât ve selâma sarılmalarını, bunu mutlaka okumalarını öğretiyor. Böylece hamd ile salât ve selâm’ın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Ya da bu hitap Hazret-i Lût'a (aleyhisselâm) yöneliktir. Ondan, Allah'ın, onun kavminin kâfir olanlarını helâk etmesi sebebiyle, Allah'a hamd etmesini, onlardan ayırıp seçtiği, kâfirler gibi helâk etmeyip kurtardığı, onların da aynı günahları işlemesinden koruduğu seçkin ve temiz kullarına da selâm etmesini emrediyor. “Allah mı daha hayırlıdır, yoksa onların ortak koştukları mı?” Esasen, müşriklerin Allah'a ortak koştukları şeylerde hiçbir hayır yoktur. Olmadığı için de, her şeyi yaratan ile hiçbir şey yaratmayan ve buna rağmen Allah'a ortak koştukları şey arasında bir denge, bir benzerlik bir eşitlik asla söz konusu değildir. Aslında bu ifade ile onlar ilzam edilmekte ve susturulmaktadır. Bir bakıma müşriklerin halleriyle dalga geçmektir. Çünkü müşrikler, putlara tapınmayı, Allah'a tapmaya, ona kullukta bulunmaya tercih etmişlerdir. Halbuki gerçek akıl sahipleri herhangi bir konuda bir tercihte bulunurlarken, tercih ettikleri veya edecekleri şeyde, kendilerine ne kadar yarar ve kar sağlayacağı, ne getirip ne götüreceğinin hesabını yaparak çıkarlarına olanı seçip tercih ederler. Bu itibarla onlara şöyle denilmektedir: “Tercih ettikleri şeyde hayır ve menfaat olmadığım bildikleri hâlde nasû böyle bir tercih yaparlar ki? İşin aslında onlar bir tercihi değil, sadece oyun, eğlence ve işe yaramayan abes şeylerle uğraşma yolunu tuttular.” Böylece ifrata ve aşırılığa varan bu hataları ve cehaletleri sebebiyle düştükleri gülünç durum yüzünden kendilerini uyarma amacıyla bunlar dile getirilmektedir. Böylece bilsinler ki, gerçekten bir tercih yapılacaksa mutlaka bolluk, bereket getiren, iyilikte bir artış sağlayan, bir çıkar olan şeyler konusunda olur. Nitekim Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu âyeti okuduğunda şöyle dermiş: “Bilâkis Allah daha hayırlıdır, daha bâkîdir, daha yücedir ve daha çok kerem sahihidir, cömerttir.” Hafız İbn Hacer diyor ki: “Nitekim Salebî de bu ifadeyi herhangi bir isnad göstermeden zikrediyor. Salebî diyor ki bu rivâyeti, Beybaki, Şuab adlı eserinde Cabir el-Cufi'nin Ebû Cafer'den rivâyetle, 9, bapta tahric etmiştir. Ebû Cafer demiş ki: “Ali b. Hüseyin anlatırdı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Kur'ân'ı hatmedince, diye başlayan uzunca bir hadis rivâyet ederdi ve o hadiste şu ifadeler de bulunuyordu: (.......) Allah mı daha hayırlıdır, yoksa onların ortak koştukları mı? Bilâkis onların ortak koştukları şeylerden Allah, daha büyük, daha hayırlı, daha bâkî, daha yüce ve daha çok kerem sâhibidir, cömerttir. “Bak: Haşiyetul-Keşşaf, 3/363. Burada ortak koşmak manasında olan (.......) kelimesini, Basra Okulu ve Âsım (.......) harfiyle aynen olduğu gibi (.......) olarak kırâat etmişlerdir, (.......) harfiyle, yani (.......) şeklinde değil. Daha sonra Yüce Allah rahmetinin ve fazlının, ikraminin eserleri olarak bütün hayırları ve faydalı, yararlı olan şeyleri bir bir sayarak aşağıdaki âyetlerde şöyle buyurmaktadır: |
﴾ 59 ﴿