5Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları varisler kılalım. İşte bu, Allah'ın asları olanı yani en iyi olanı yaratma meselesi konusunda bizim lehimize olan bir delildir. Aynı zamanda bu cümle: “Şüphe yok ki, Fir'avun yeryüzünde -ülkesinde yani Mısır'da- büyüklük taslamış.” ibâresi üzerine ma'tûftur. Çünkü bu, Hazret-i Mûsa (aleyhisselâm) ile Fir'avun'a dair haberi tefsîr etme anlamında gelen benzer bir ibâredir, bir naziredir, ona karşılık olmak ve bir misillemede bulunmaktır. Ya da bu, (.......) fiilinden hâldir. Yani: “Fir'avun onları güçsüz ve savunmasız görüyordu. Biz de buna karşılık olarak onlara ikramda ve ihsanda bulunmak istedik. Allah'ın murat ettiği de mutlaka gerçekleşecektir.” Burada sanki İsrâ'il oğullarının güçsüzlüklerine karşılık, böylene bir ikram ile onlara taltifte bulunulmuştur. “Onları önderler yapalım -İsrâ'il oğullarından Allah'a îman edenleri, tevhid inancını hayata hâkim kılmak isteyenleri biz, böyle hayır ve iyilikte lider ve önderler kıldık, onların örnek alınmasını diledik. Ya da hayra davet eden, velayet yetkisi kullarıacak olan kimseler, ya da krallar kıldık- ve onları varisler kılalım.” Yani Fir'avun ve kavmine sahip, onlara âit olan her şeye varis kıldık. |
﴾ 5 ﴿