8

Nihayet Fir'avun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı. Şüphesiz Fir'avun, (veziri) Hâmân ve onların askerleri hata yapıyorlardı.

“Nihayet Fir'avun ailesi -sonunda- kendilerine düşman olacak olan bebeği yani Mûsa'yı aldı. Halbuki asıl amaçları, onun kendilerine düşman olmamasıydı, bu amaçla almışlardı - Bu söz, Zeccâc’ın da belirttiği gibi âdeta şu ifadeye benzer:

“Ölmeleri için bir anne çocuk doğurmaz, nitekim Hazret-i Mûsa'nın annesi de çocuğu ölsün diye doğurmadı. Fakat gidiş ona doğrudur.”

İşte buna dayanarak tefsîr bilginleri der ki: (.......) filinin başında yer alan (.......) harfi, “Akıbet” ve “Sayruret” manasında olan bir (.......) harfidir. Keşşaf Tefsiri'nin sâhibi olan Zemahşeri de diyor ki:

Bu (.......) harfi, “İçin” anlamında olan (.......) manasına gelir ki, bunun da manası ta'UT yani illet ve sebep için olup gerekçe demektir.

Meselâ: “Bana ikram edesin diye sana geldim” cümlesinde olduğu gibi. Dolayısıyla buradaki (.......) harfi ta'lil içindir ve gerekçe bildirir. Burada da, “.... edesin, için geldim” manasını verdiren işte cümledeki (.......) harfidir ve (.......) manasınadır. Ancak burada ta'lil manası mecâzî manada varit olmuştur. Çünkü Fir'avun ailesinin çocuğu almaları, öyle bir davet edilene, benzetildi ki, fâil yapacağı işi ve eylemi onun için yapar, ki bu da sözkonusu olan davetçidir.

Yani ikram olayıdır. Çünkü davet edilenin gelmesinin bir neticesi olarak da ikram gerçekleşmiş olmaktadır. Gelme olmasaydı, ikramdan da söz edilemezdi.

üzüntü “kelimesini, kırâat imâmlarından Ali ve Hamza, (.......) olarak kırâat etmişlerdir. Her iki kelime de Arap dilinde bu manaya kullanılmaktadır. Kelime âdeta (.......) ve (.......) kelimeleri gibidir. Çünkü bu ikisi de tıpkı diğer iki kelimeye benzerler. Araplar bu her iki kelimeyi de yokluk, yok olmak manasında kullanmaktadırlar.

“ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı.” Zeccâc diyor ki: Fir'avun, aslında Fars ehlinden Istahr ailesindendi.

“Şüphesiz Fir'avun, -veziri- Hâmân ve onların askerleri hata yapıyorlardı.” Ebû Cafer, âyetin sonunda geçen ve “hata yapıyorlardı” manasında olan (.......) kelimesini (.......) olarak kırâat etmiştir. Mana olarak “günah işliyorlardı, suç işliyorlardı” demektir. Allah da onları, elleriyle büyüttükleri, düşmanları olacağı ve yok oluşları onların elinden olacağı cezâ ile Fir'avun ve hanedanını cezâlarıdırdı. Ya da: “Her konuda hatalıydılar ve hep suç işliyorlardı” demektir.

Hataları, kendi elleriyle büyüttükleri bir çocuğun onların arasından yeni bir icatla çıkmış olması manasında değildir. Cinayet işlemeleri ve hakkı inkâr etmeleri anlamındadır.

8 ﴿