81

Sonunda onu da, sarayını da yerin dibine batırdık. Allah'a karşı ona yardım edebilecek adamları da yoktu. Kendisini savunup kurtarabileceklerden de değildi!

“Sonunda onu -Kârun'u- da, sarayını da yerin dibine batırdık.” Kârun, Hazret-i Mûsa'ya (aleyhisselâm), her zaman eza ve cefada bulunurdu. Ancak Hazret-i Mûsa (aleyhisselâm), aralarındaki akrabalık sebebiyle pek ses çıkarmazdı. Bu durum zekât emri gelinceye kadar böyle sürdü. Bunun üzerine Hazret-i Mûsa (aleyhisselâm), Kârun ile, her bin dinara/altına bir dinar/altm ve her bin dirheme-gümüşe de bir dirhem/gümüş zekât alımında anlaştılar.

Kârun, bir hesap yapar ve bunun, kendisince çok büyük bir miktar tutacağım düşünür ve çok görür. Cimriliği tutmaya başlar. Bunun üzerine İsrâ'il oğullarını toplar ve onlara:

-Mûsa, ellerinizden mallarınızı almak istiyor.” der. İsrâ'il oğulları da:

- Sen bizim büyüğümüzsün, ne yapmamızı istiyorsan, emret yerine getirelim, derler. Kârun da onlara:

- Hani, şu uygunsuz işler yapan kadın var ya, onu ayartalım. Mûsa'nın (aleyhisselâm) kendisiyle yattığını söylen, diye böyle iğrenç bir teklif getirir. Bunun üzerine İsrâ'il oğulları, onun etrafından dağılırlar.

Kârun da gidip, kadına bin dinar verdi veya altından mamul bir leğen verdi ya da onun üzerinde baskı uyguladı. Bayram günü gelince, Mûsa (aleyhisselâm) ayağa kalkıp İsrâ'il oğullarına şöyle seslendi:

- “Ey İsrâ'il oğulları! Kim hırsızlık ederse, keseriz. Kim de iftira ederse, celde vururuz, sopa çekeriz. Kim de zina ederse, eğer bekârsa, ona sopa atarız, celde vururuz, eğer başından evlilik geçmişse, taşa tutarak recmederiz.”

Bunun üzerine hemen Kârun araya girerek:

-Eğer zina eden sen olsan da mı? dedi. Hazret-i Mûsa da:

- “Evet, Eğer ben de olsam.” diye cevapladı. Bunun üzerine Kârun:

- İsrâ'il oğulları senin filân kâdirıla beraber yattığım iddia ediyorlar, dedi.

Bunun üzerine kadın oraya getirtildi ve Hazret-i Mûsa (aleyhisselâm), kendisine:

- “Denizi yaran ve Tevrât'ı indiren Allah (celle celâlühü) adına doğruyu söylemen için sana yemin veriyorum” der. Bunun üzerine kadın:

- Kârun, sana iftira atmam ve senin benimle yattığını söylemem için bana para verdi, diyerek itirafta bulundu.

Bu durum karşısında Mûsa (aleyhisselâm), secde etmek üzere derhal yere kapandı ve ağlamaya başladı, Rabbine şöyle yakardı:

- “Ey Rabbim! Eğer ben senin elçin isem, benim için gazapta bulun!” Allah (celle celâlühü) da Hazret-i Mûsa (aleyhisselâm) a:

- “Yere emret, ne istersen, o sana itâat edecek.” diye vahyetti. Mûsa da (aleyhisselâm), İsrâ'il oğullarına dönerek:

- “Ey İsrâ'il oğulları! Allah, beni Fir'avun'a peygamber olarak gönderdiği gibi, Kârun'a da gönderdi. Onun yanında yer almak isteyenler orada, oldukları yerde kabınlar. Benimle birlikte hareket etmek isteyenler, onun yanından ayrılsınlar.” der. Bu çağrı üzerine iki kişi dışında hepsi ondan aynlırlar. Daha sonra Hazret-i Mûsa (aleyhisselâm):

- “Ey yer! Onları al” dedi. Bunun üzerine yer, onları dizlerine kadar yuttu. Yine Mûsa (aleyhisselâm):

- “Onları al.” diye tekrar söyledi. Bu defa yarı bellerine kadar, yer onları yutar. Tekrar onları içine çekmesi için yere:

- “Onları al” dedi. Bu defa boyunlarına kadar, yer onları yuttu. Bu arada Kârun ve arkadaşları, Hazret-i Mûsa'ya (aleyhisselâm) yalvarıp durmaktadırlar. Allah adma, akrabalık adına yemin verdirtiyorlar ama, Mûsa (aleyhisselâm), öfkesinden onlara dönüp bakmıyordu bile. Sonra Hazret-i Mûsa yine yere:

- “Artık yut onları!” dedi. Böylece yer üzerlerine kapanıverir. Yüce Allah, Hazret-i Mûsa (aleyhisselâm) a:

- “Sana defalarca yalvarıp yakardılar, ancak sen hiç onlara acımadın. İzzetim adına yemin olsun ki, eğer bir tek defa benden merhamet dilenselerdi, kesin olarak onlara rahmet ederdim.” buyurdu.

İsrâ'il oğullarından biri şöyle dedi:

- Mûsa, Kârun'un mal varlığına sahip olmak için onu ortadan kaldırdı. Bunun üzerine Hazret-i Mûsa (aleyhisselâm), Allah'a (celle celâlühü) dua etti, Allah (celle celâlühü), Kârun'un sarayını ve hazinelerini de yerin dibine geçiriverdi.

Allah'a karşı ona yardım edebilecek -ve onu Allah'ın (celle celâlühü) azâbından kurtaracak, ona mani olacak- adamları -ve cemaati- da yoktu. Kendisini savunup kurtarabileceklerden de değildi!”

Mûsa'dan intikam alabileceklerden de değildi veya Allah'ın azâbından kendisini kurtaracak kimseler de olmadı.

81 ﴿