8Biz, insana, ana-babasına iyilik etmesini emrettik. Şayet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itâat etme. Dönüşünüz ancak bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim. “Biz, insana, ana-babasına iyilik etmesini emrettik,” Âyetin başında yer alan (.......) kelimesi, (.......) fiilinden türemedir. Manası; vasiyet etmek, tavsiyede bulunmak olmakla birlikte, burada hüküm olarak “emretti” hükmündedir ve bu itibarla Âyetteki manası “emrettik” demektir. Aynı zamanda kelime, tasarrufta bulunmak manasına da gelir. Meselâ: “Zeyd'e iyilik yapmasını tavsiye ettim, vasiyette bulundum. “demenle, (.......) — “Böyle yapmasını emrettim “demen aynı manaya gelir. Nitekim Yüce Allah'ın şu kavlinde geçen ifade de bu manayadır: . “İbrâhîm, çocuklarına tevhid kelimesini vasiyetti, onlara bu kelimeyi yaşamalarını emretti.” Bakara, 132. Meselâ: (.......) dediğinde, burada sen, Zeyd ismindeki kişiye bir sorumluluk veriyorsun, o da Amr adındaki kişinin haklarını koruması ve onu gözetmesidir. Yani burada diyorsun ki: “Ben, Amr'ı, Zeyd'in sorumluluğuna verdim. “Nitekim Rabbimizin bu kavli de bu türden bir anlam taşır. Yüce Allah bu âyette: (.......) diye buyururken, mana olarak diyor ki: “Biz ona (insana), ana ve babasına iyilikte bulunmasını emrettik” veya “Biz ona, ana-babasına yakın ilgi göstermesini emir ve tavsiye ettik, “demektir. Yani “ona, ana ve babasına güzellik ve iyilik içeren bir fiil ile ilgi göstermesini, yaklaşmasını... “ya da: “aslında güzel, çok iyi ve güzel olan şeyi haddi zatında güzel olması hasebiyle emrettik” demektir. Bu tıpkı Rabbimizin şu kavli gibidir: “İnsanlara güzel söyleyin.” Bakara, 83. Yani “İnsanlara güzel söz ya da sözün güzelini söyleyin.” demektir. Bu âyette yer alan (.......) kelimesinin, senin ifadelerinde kullandığın (.......) gibi olması da câiz olabilir. Bunu söylerken, bu sözcüğün başında yer alması gereken fiili izmar etmiş (gizlemiş) olmaktasın. O içinde gizlediğin kelime de “Döv” kelimesidir. Yani sen, Zeyd'i, birini dövmeye hazır bir hâlde gördüğünde, sadece (.......) demekle yetiniyorsun, o da senin ne demek istediğini anlamış olmaktadır. İşte âyette geçen (.......) kelimesinin başında sen bir kelime gizlemektesin, o da “O ikisine / ana-babana ver, yardımcı ol, gözet” manasında olan (.......) olup, cümlede gizlenmiştir. Belirttiğimiz gibi manası: “ana-babana ilgi göster, onlara güzellikle muamelede bulun” demektir. Zaten insana, ana-babasınm tavsiye edilmesinin içeriğinde bu vardır. Tavsiye kelimesi bütün bu manaları içerir. Âyetin bundan sonra gelen devamı da buna mutabık olarak devam ediyor. Sanki şöyle der gibidir: “Ana-babana güzel muamelede bulun, ilgi göster, onları gözet. Eğer seni şirk koşmak gibi herhangi bir fiile iterlerse, sakın o ikisine bu konuda itâat etme!” Bu tefsire göre, bu âyet okunurken eğer âyette geçen (.......) kelimesinin üzerinde durulur, yani (.......) diye vakfedilirse, sonra da gelen (.......) kelimesiyle başlayıp okumaya devam ederse, bu tarz bir vakf ve devam ediş gerçekten güzel olur. İlk tefsire göre ise, mutlaka cümlenin başına bir (.......) kelimesinin türevlerinden biri gizlenmiştir. Meselâ (.......) kelimesi gibi. Bu durumda burada muzmer olan kelime de, (.......) fiilidir. Buna göre mana şöyle olur: (.......) Yani: “Ve dedik ki: Ey insan!” “Şayet onlar senin, hakkında -ilâh olup olmadığına ilişkin- hiçbir bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itâat etme.” Burada bilgisizlikten söz edilirken, aslında onlar tarafından ilâh diye bilinenler ret olunmaktadır. Sanki burada şöyle denilir gibidir: “Senin bana ortak koşman için -aslında hiçbir zaman ilâh olmaları doğru olmayan herhangi bir şeyi, bana ortak koşman için baskı uygularlarsa, her şeye rağmen yine de bu hususta- ana-babana itâat etme!” Çünkü yaratılmışların yaratanına isyan etmeleri, hâlinde onlara itâat yoktur. Kaldı ki sizden îman edenleriniz olsun, bana şirk koşanlarınız olsun sonunda- “Dönüşünüz ancak bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim.” Yaptıklarınızdan dolayı da, karşılığı hak ettiğiniz cezâ ve mükâfat ne ise, sizi buna göre ya cezâlarıdıracağım ya da ödüllendireceğim. Âyette dönüşten ve tehditten söz edilmesi, Allah'a (celle celâlühü) ortak koşma konusunda ana ve babaya uymaktan sakınılması ve onlardan bu konuda uzak durulması uyarısı yapılmaktadır. Aynı zamanda dinde sebat etmeye ve istikamet üzere devam etmeye de teşvikte bulunulmaktadır. Rivâyete göre: Sa'd b. Ebû Vakkas (radıyallahü anh), Müslüman olunca, annesi, kendisi üzerinde baskı uygulamış ve dininden dönmemesi durumunda, bundan böyle dinini terk edinceye kadar açlık grevine başlayacağını söylemişti. Bu durum karşısında oğul Sa'd b. Ebi Vakkas (radıyallahü anh), Resulullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelir ve şikâyetini bildirir. İşte bunun üzerine bu âyet, Lokman süresindeki 14. âyet ve Ahkaf süresindeki 15. âyet nâzil olmuştur. |
﴾ 8 ﴿