4Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, zıhar yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve evlatlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibârettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir. Yani Allah (celle celâlühü), bir karın boşluğunda iki kalbi, bir kadında, hem zevceliği ve hem de kocasının anneliği, bir adamda hem oğul olmayı ve hemde evlatlık olmayı bir araya getirmedi. Mana şudur: Allah'u Teala, bir insana iki kalp vermediği gibi -çünkü ya biri diğerinin yaptığını yapacak, o zaman da biri fazla olacak ve kendisine ihtiyaç olmayacak. Ya da diğerinin yaptığından başka işler yapacak. Bu da bütünü, tek bir durum hususunda hem isteyen, hem reddeden, hem bilen, hem zanneden, hem yakınen inanan, hem de şüphe duyan bir yapıya götürür ki böyle bir şey de muhâldir.- Aynı şekilde bir kadının da bir adamın hem annesi hem de zevcesi olmasına hükmetmemiştir. Çünkü anne hizmet edilendir. Zevce ise hizmet edendir. Dolayısıyla aralarında tezat vardır. Yine Allah (celle celâlühü), bir adamın kendi çocuğunu evlatlık edinmesine de hükmetmemiştir. Çünkü gerçek oğul olma durumu asıldır. Evlatlık olma durumu ise sadece isimlendirmeyle sonradan oluşmaktadır. Haddi zatında tek bir şeyde asıl olanla olmayan bir araya gelmez. Bu, Allah'u Teala'nın Zeyd b. Harise hakkında verdiği misaldir. O Kelb kabilesinçü Küçük yaşta esir edildi. Hakîm b. Huzam, onu halası Hatice (rha) için satın aldı. Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onunla evlenince onu, O'na (sallallahü aleyhi ve sellem) hibe etti. Daha sonra Zeyd'in babası ve amcası onu istediler. Zeyd muhayyer bırakıldı. O da Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i seçti. O da onu azad etti ve evlat edindi. Ona, “Muhammed oğlu Zeyd” diyorlardı. Nebi (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeynep ile evlenince -ki o daha önce Zeyd'in tahtı nikahında idi- münâfıklar: - Muhammed, menettiği hâlde oğlunun karısıyla evlendi, dediler. Yine şöyle denildi: “Ebû Ma'mer, Arabın en hafızalısı idi. Bu sebeple ona'iki kalpli'deniliyordu da Allah, onların sözünün yalanladı ve onu zıhar ve evlatlık hususunda misal verdi.” (.......) kelimesinin nekre getirilmesi (.......) kelimesinin başına istiğrakıyye (.......) in getirilmesi ve karın boşluğu kelimesinin zikredilmesi tekid içindir. (.......) Kûfe ve Şam kırâat imâmlarına göre her yerde (.......) sonrası (.......) lidir. Nâfî, Ya'kûb ve Sehl'e göre ise çoğul olarak (.......) şeklindedir. Âsım'a göre (.......), “zıharyaptı” darı gelmektedir. “Sen bana anamın sırtı gibisin,” dediğinde (.......) denir. Ali, Hamza ve Halefe göre (.......) şeklindedir. Şam ekolüne göre (.......) şeklindedir. (.......) manasına gelen (.......) dan gelmektedir. Diğerlerine göre ise (.......) şeklindedir. “zıharyaptı” manasına gelen (.......) dan gelmektedir. Uzaklaşma manasını içerdiğinden (.......) ile müteaddi kılınır. Çünkü o, câhiliyede talak (boşama) idi. Uzaklaşma manasını içerdiğinde (.......) ile müteaddi kılman (.......) bunun bir benzeridir. “karısından uzaklaştı” denir. Hâlbuki (.......) nin asıl manası, yemin etmek demektir. Bu ise onun hükmü gibi değildir. (.......) Mef’ûl manasına (.......) veznindedir. Kendisine çocuk nispet eden, demektir. Söz olarak fâil manasındaki (.......) ve (.......) da olduğu gibi (.......) vezninde çoğul kılınmıştır. Çünkü onun babı ondan değildir. Ama bu lâfzı bir benzeme olsa da (.......) ve (.......) gibilerinde olmaz. “Bunlar, sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibârettir. “ Yani sizin, zevce için, ana, evlatlık için, oğul demeniz, dillerinizle söylediğiniz sözden ibârettir. Hiçbir hakikati yoktur. Zira oğul doğurmakla doğurtmakla olur. Ve O, doğru yola iletir. Daha sonra Allah (celle celâlühü), gerçek olanın ve doğru yola iletenin ne olduğunu şu sözüyle zikretti. |
﴾ 4 ﴿