18-19

Şüphesiz biz akşam sabah onunla beraber teşbih eden dağiarı, toplu hâlde kuşları onun emrine vermiştik. Her biri ona yönelmekteydi.

“Emri altına verdik. “boyun eğdirdik. Denildi ki:

“Onların, onun emri altına verilmesi, onların dilediği yere dilediğinde onunla birlikteyürümesidir.” hâl olarak “teşbih edenler oldukları hâlde” manasınadır. (.......) kelimesini teşbihin dağlardan parça parça ve değişik hallerde meydana geldiğine delalet etsin diye (.......) kelimesine tercih etti. “gündüzün iki tarafında” demektir. (.......), geceye kadar olan ikindi vaktidir. (.......) ise işrak vaktidir. O da güneşin ışık verdiği zamandır. Güneş aydınlatmadığı hâlde sen,'güneş doğdu'dersin.

İbni Abbâs (radıyallahü anh) dan şöyle rivâyet dilmiştir:

“Duha namazının (vaktini) ancak bu ayetle öğrendim.” Her taraftan toplanmış kuşları onun emri altına verdik.

İbni Abbâs (radıyallahü anh) şöyle rivâyet etmiştir:

“Dâvud teşbih getirdiğinde dağlar da teşbihle cevap verirdi. Kuşlar da onun yanına toplanır, teşbih ederlerdi. İşte onların toplanması budur”

“Her biri ona yönelmekteydi.” dağlardan ve kuşlardan her biri Dâvud (aleyhisselâm) a yönelmekteydi.

Yani onlardan her biri o teşbih getirdiği için teşbih getirirdi. Çünkü onlar, onun teşbihinden dolayı teşbih getiriyorlardı.

“teşbih getiren” yerine (.......) kelimesini getirdi. Çünkü “evvab” çok çok teşbih eden, Allah(celle celâlühü) çok çok zikreden, teşbihe ve takdise devam eden demektir. Denildi ki:

(.......) deki zamîr Allah'a (celle celâlühü) âittir.

Yani Dâvud (aleyhisselâm), dağlar ve kuşlardan her biri Allah'a (celle celâlühü) yönelir.

Yani onlardan her biri, O'nu (celle celâlühü) teşbih edendir, teşbihi tekrarlayandır.

19 ﴿