18Onlara yaklaşan günün tehlikesini anlat. O zaman gamla dolu ve yutkunur oldukları hâlde, yürekleri gırtlaklara dayanmıştır. Zalimlerin ne dostu, ne de itâat edilecek şefâatçisi vardır. “Yaklaşan gün...” kıyamettir. Yakınlığından dolayı bununla isimlendirilmiştir. (.......) cümlesi, (.......) den bedel kılınmıştır. “Yürekleri gırtlaklara dayanmıştır.” Yani gırtlaklara yükselmiştir. Onların kalpleri yerlerinden yükselir, gırtlaklarına dayanır. Çıkmaz ki ölsünler, yerine de dönmez ki nefes alsınlar ve rahatlasınlar. “Gamla dolu ve yutkunur oldukları hâlde...” gırtlaklarıyla yutkunur oldukları hâlde. “Tulumun ağzını bağladı.” sözünde olduğu gibi. (.......) kelimesinden hâldir. Kalplerin sahihlerine hamledilmiştir. (.......), cemi' salim olarak çoğul “öfkeyi belirtmeyip yutkunmak” ile nitelendirdi. “Zalimler... “den kasıt kafirlerdir. “Dost... “şefkatli bir dost. “İtaat edilecek şefâatçi...” Yani şefâat edemez, demektir. “İtaat edilecek” sözü “İtaat” kelimesinden mecazdır. Çünkü gerçekte itâat ancak üstteki kişi için olur. Kastolunan şefâatin ve itaatin olmayacağıdır. “Orada çölde kelerin deliğine girdiğini göremezsin.” sözünde olduğu gibi. Burada hem keleri hem de onun deliğine girişini nefyetmiştir. Lafız, şefâatin değil de itaatin olmayacağına ihtimal taşısa da her ikisini de nefyetmektedir. Hasen'dan şöyle rivâyet edilmiştir: “Vallahi onlar için elbette şefâatçi yoktur.” |
﴾ 18 ﴿