17Semûd kavmine gelince, biz onlara doğru yolu göstermiştik. Ama onlar körlüğü hidâyete tercih etmişler ve yaptıklarına karşılık, alçaltıcı azap yıldırımı onları çarpmıştı. “Semûd kavmine gelince,” Semûd, ismi burada mübtedadır ve merfûdur. Yani (.......) şeklindedir. Fasih olanı da böyle olmasıdır. Çünkü (.......) kelimesi, ibtida harfinden yani (.......) harfinden sonra gelmiştir. Bunun haberi de “biz onlara doğru yolu göstermiştik” kavlidir. Ancak el-Mufaddal ise, bu kelimeyi yani (.......) kelimesini, nasb ile (.......) diye okumuştur. O burada, bunu tefsîr eden bir fiilinin gizli olarak yani muzmer hâlde var olduğunu kabul ederek böyle okumuştur. Ki bunu da, “biz onlara doğru yolu göstermiştik” kavli ortaya koymaktadır. Evet, biz onlara doğru yolu açıkladık “ama onlar körlüğü hidâyete” küfrü îmana “tercih etmişler ve yaptıklarına karşılık, alçaltıcı azap yıldırımı onları çarpmıştı,” Âyette geçen, (.......) kelimesi, (.......) demektir ki, bu da alçaltmak, aşağılamak manasına gelir. Bu kelime ile azâbın ne derece şiddetli olduğunun niteliği abartılı bir ifade ile anlatmış olmaktadır. Ya da kelime, “yaptıklarına karşılık” ibâresinden bedeldir. Yaptıkları şeyler ise, Allah'a ortak koşmaları ve ma'siyet işlemeleridir. Şeyh Ebû Mansûr Mâturîdî diyor ki: “Burada sözü edilen hidâyetin, ihtimaldir ki, bizim açıkladığımız gibi, açıklamak manasınadır. Ya da, hidâyete ermelerinin onlarda yaratılmasidir. hidâyetin kendilerinde yaratılmasıyla önce doğru yolu buldular. Ancak daha sonra onlar hidâyet yolunu terk edip küfür yolunu seçtiler ve kâfir oldular. Böylece deveyi kesip öldürdüler. Kelimenin bu manalara ihtimali olması da mümkündür. Çünkü hidâyetin yaratılmışlara izafe edilmesi durumunda, kelime, sadece açıklamak manasına gelir, bir bdşka anlam içermez.” Nitekim Keşşaf sâhibi Zemahşeri bu konuda diyor ki: “Sen birine: Ben onu hidâyete erdirdim, ona doğru yolu gösterdim'dediğinde bu ifadenle sen,'Onda hidâyet duygusunu ben geliştirdim'demiyor musun?” Onun aleyhine delil, senin: “Ben ona doğru yolu gösterdim, o da o yolda gitmeyi kabul etti, doğru yolu buldu” sözünle, “bir talebi, bir isteği elde etmendir ve onun meydana gelmesidir.” Nitekim bu, senin: “Ben onu engelledim, o da engellendi” gibi olan ifadene benzer bir durumdur. Böyle olunca nasıl olur da, bu kelime, soyut şeylere delalet etmede câiz olabilsin ki? Benim buna vereceğim cevap şudur: “Burada meselenin konuya delalet yönü, onun o şeyde sağlam kalması, onda sebat etmesidir. Böylece ortada hiçbir sebep bırakmaması, tüm illetleri ortadan kaldırarak, kendileri için özür dileyecekleri bir şey bırakmamalarıdır. Sanki talep ve istek, onların içlerinde, gerekli olan şeyi elde etmeleri sebebiyle meydana gelmiş olması gibidir.” |
﴾ 17 ﴿