49

İnsan, hayır (mal, mülk, genişlik) istemekten usanmaz. Fakat başına bir kötülük gelince üzülür, umutsuzluğa düşer.

“İnsan,” kâfir “hayır” mal, mülk, genişlik ve servet “İstemekten usanmaz-” Çünkü bir başka âyette:

“Kıyametin kopacağını sanmiyorum” Kehf, 36. buyrularak bu gerçeğe işaret edilmiştir.

Âyette geçen (.......) ibâresi, (.......) demektir. Burada fâil hazfedilmiş ve mefulü bih ona izafe edilmiştir.

“Fakat başına bir kötülük -fakirlik ve yoksulluk- gelince -mal, mülk ve servetten ötürü- üzülür, -Allah'ın (celle celâlühü) rahmetinden de- umutsuzluğa düşer.”

Görüldüğü gibi, âyetin sonunda iki yönden de mübalağalı yani abartılı bir ifade kullanıldı. İki yoldan biri (.......) ve (.......) kelimelerinin (.......) kalıbında gelmesidir. İkincisi de bu kalıbın tekrar edilmesidir.

Kanut: Kişinin üzerinde umutsuzluk belirtilerinin açıkça görülmesi, bundan dolayı hayal kırıkliğina uğrayarak gücünü, maneviyatını tamamen yitirmesidir.

Yani kişi, Allah'tan (celle celâlühü) tamamen umudunu kesmiş, artık onun kendisine merhamet etmeyeceğine inanmıştır. Böyle bir özellik kâfirlere has olan bir özelliktir. Çünkü Yüce Allah (celle celâlühü) şöyle buyurmaktadır:

“Şüphesiz kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umudunu kesmez.” Yûsuf, 87.

49 ﴿