5Haddi aşan bir topluluk oldunuz diye, vazgeçip Zikir'le (Kur'ân'la) sizi uyarmaktan geri mi duralım? “Haddi aşan bir topluluk oldunuz diye, vazgeçip Zikir'le -Kur'ân'la- sizi uyarmaktan geri mi duralım?” Yani Kur'ân'la sizi uyarmayalım mı? Onu sizden uzakta mı tutalım? Bu, bir mecâzî anlatımdır. Bu âdeta şu özdeyişe benzer: (.......) yani; “Deve sâhibi, yabancı develeri havuzdan uzaklaştırdı.” Burada (.......) kelimesinin uzaklaştırma anlamında mecâzî olarak kullanıldığı gösterilmektedir. Nitekim âyette de aynı kelime kullanılmıştır. Fiilin başında yer alan (.......) harfi yani (.......) kelimesinin başında bulunan (.......) harfi, mahzûf olan bir kelimeye atıf için gelmiştir. Buna göre cümlenin takdiri şöyledir: “ Yani sizi ihmal mi edelim? Size indirilen bu kitabı, inkâr etmenizden dolayı, artık bunu bir kenara bırakıp, onun yerine bir başka kitap mı indirelim? Bizi böyle bir yola mı sevk etmek istiyorsunuz? Halbuki Allah, anlayasımz ve gereğiyle amel edesiniz diye onu Arapça olan sizin dilinizle indirdi.” Âyette geçen (.......) kelimesi, birinden yüz çevirmek, birine yüz vermemek manasında olan (.......) ibâresinden mastar bir kelimedir. Çünkü herhangi bir şeyden yüz çevirmek, ya da bir şeye arka çevirmek istendiğinde bu kelime kullanılmaktadır. Kelimenin mensûb olmasına gelince, mefulün İeh olması hasebiyledir. Bu yönüyle mana şöyle olmaktadır: “ Yani sizin yüzünüzden Kur'ân'ı indirmekten uzak mı duralım, onu indirmeyelim mi? Yani bunu ileri sürerek böylece bizi susturup sizi irşat etmeyelim mi?” Burada demek isteniyor ki: “Siz istemiyorsunuz, karşı çıkıyorsunuz diye bir irşat görevini terk edecek ve ihmal edecek değiliz.” Baştaki durumun hilafına olarak da yine bu kelimenin mastar olması câizdir. Meselâ; (.......) dendiğinde, bu, (.......) demektir ki, manası “ondan yüz çevirdim” . Nitekim İmâm Ferrâ' da böyle söylemiştir. Yine ayetimizde yer alan (.......) ibâresi, (.......) takdirindedir. Ancak Medine Okulu mensupları ile Hamza ve Ali, (.......) harfinin esre harekesiyle okumuşlar yani (.......) olarak değil, (.......) olarak okumuşlardır. Bu durumda da bir şart edatı olmaktadır. Ki o şart eldeki vesikalardan ortaya çıkmakta ve o da, sabit olması gerçekleşmiş olan bir işin doğruluğunu ortaya koymaktadır. Bu anlatım tarzı tıpkı şu cümlenin anlatım tarzına benzer bir ifadedir. Şöyle ki adam birine: “Eğer ben, senin için çalışırsam, öyleyse hakkımı eksiksiz ver” diyor. Halbuki aslında adam hakkının eksiksiz olarak verileceğini biliyor, ama yine de bunu söylüyor. İşte buradaki anlatım da tıpkı böyledir. “Haddi aşan bir topluluk oldunuz, diye... “ Yani, “Cehalette aşırıya gittiniz, ifrata kaçtınız, dalalet ve sapıklıkta haddinizi aştınız diye, sizi bırakacağımızı mı sanıyorsunuz?” demektir. |
﴾ 5 ﴿